2 Hafta Önce
"Buna mecbur olduğumuzu düşünmüyorum, işler gayet iyi gidiyor ------- Ne demek istediğini anlıyorum ama ondan hiç hoşlanmıyorum baba ----- Arasam bile benimle çalışmak istemeyeceğinden eminim, benden nefret ediyor ----- Peki, peki arayacağım. Bir şekilde halledeceğim."
Chen Man elindeki telefonu sinirli bir şekilde bıraktığında Xie Qingcheng yemek masasını hazırlamakla meşguldü. Gözleri kısa bir süreliğine Chen Man'ın üzerinde gezinmiş ve hemen sonra masaya başka bir şeyi taşımak için mutfağa geri dönmüştü.
Xie Qingcheng, Chen Man'ın duygusal davranışlarına alışmıştı. Hiçbir zaman üzüldüğünde ya da sinirlendiğinde bunu gizleme gereği duymazdı. Xie Qingcheng'in aksine tek bir bakışla bile ne hissettiği yüzünden okunabilen oldukça sade bir insandı. Xie Qingcheng sık sık onun büyük bir şirket yönetmek için doğru kişi olmadığını düşünmekten kendini alamıyordu. Beraber çalıştıkları beş sene boyunca birçok kez bu duygusal yönü tarafından zor durumda bırakılmış ve düzeltmek için binbir yol denemek zorunda kalmıştı. Bu beş sene boyunca "zamanla olgunlaşacak" düşüncesi de yavaş yavaş solup gitmişti. Şimdi geriye kalan tek şey "sus ve katlan" bakış açısıydı.
"Yemek hazır."
Xie Qingcheng soğuk bir sesle Chen Man'a seslendikten sonra sandalyesine oturdu ve yemek servisi yapmaya başladı. Chen Man çocukluğundan beri hizmet görmeye alışmış biriydi doğal olarak hiçbir zaman bu gibi şeylerle ilgilenme nezaketi göstermemiş ne zaman beraber yemek zorunda kalsalar bu minik işler Xie Qingcheng için bir görev haline gelmişti. "Görev"ini yerine getirdikten sonra bir diğer görevi olan Chen Man'ın kişisel asistanı olmasının sorumluluğunu da alarak sıkıntılı görünen yüzüne uzunca baktıktan sonra kısık bir sesle mırıldandı.
"İş ile ilgili bir sorun mu var?"
Chen Man derin bir nefes verdi, yüzündeki huzursuzluk her zaman olduğu gibi her bir ayrıntısıyla beraber yerini almıştı.
"Babam DADR ile ortak iş yapmamızı istiyor."
Xie Qingcheng, kulağına ulaşan tanıdık isim tarafından bozguna uğradı. Ağzına götürmekte olduğu pirinç dolu kaşık yarı yolda durmuş ve kısa süre sonra tekrar tabağa bırakılmıştı. Xie Qingcheng, Chen Man'ın neden bu kadar huzursuz olduğunu anlıyorduı.
"Ne yapmayı düşünüyorsun?"
"Benim düşüncemin bir önemi yokmuş, kesinlikle bir araya gelmemizi istiyor."
"Peki karşı taraf istemezse?"
Chen Man, Xie Qingcheng'in soğuk sesinden işittiği son cümle ile ruh halinin iyice ağırlaştığını hissetti. Heyu gibi birinin bile şimdi onu istememe gibi bir şansı vardı. Kaşlarını çatarak Xie Qingcheng'e döndüğünde istediği şey sinirini ondan çıkarmak değildi ancak bu zamana kadar yanında olan tek kişi Xie Qingcheng'di ve şimdi o bile ona tamamen güvenmiyordu.
"Böyle bir şey mümkün mü? Kendini ne zannediyor ki? Hâlâ acemi bir çocuk."
"Acemi olduğunu düşünmüyorum."
Xie Qingcheng, ifadesiz yüzünü koruyordu ancak göğüsünün içinde oldukça huzursuzdu. Böyle bir iş birliği söz konusuysa bu Heyu ile yüz yüze gelmekle aynı şeydi. Heyu'nün onu hatırlayıp hatırlamadığını bilmiyordu ancak ne olursa olsun kendini yıllardır dergi ya da internet sitelerinde gördüğü bu çocukla yeniden bir araya gelecek kadar hazır hissetmiyordu.
"Gege o sadece 26 yaşında. Ne biliyor ki? Elindeki modeller olmasa bir hiç. Yaptığı takılar berbat, küçük dükkanlardaki kuyumcular bile o tasarımları muhteşem bir şekilde hazırlar. Nesi bu kadar iyi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ode on a grecian urn
Ficción GeneralMutluluk kadehini boşaltıp da kırmadan Yüzü buruşturmadan hep içmeyi beklemek Ne tadına doyulmaz ne vazgeçilmez emek! Var öpme o dudağı; kapanmasın gülüşün. Kalb böyle çarparsa, Biter ömür bir günde, düşün, Duracaksın hep böyle, alımlı, zorlu, sıca...