Sahibi, küçük yavru köpeğe kıyıya yaklaşmamasını söyledi. Deniz hırçındı, dalgalar kumları hiç durmadan şiddetle yalayıp geri çekiliyordu. Rüzgar keskindi ve köpeğin yumuşak tüylerine çarpıp onu üşütüyordu. Bulutların arasından sıyrılıp yere inen şimşekler ve suya düşüp onu daha da kızdıran damlalar, siyaha bulanmış bulutlar ve öfkesini yeryüzüne ulaştıran gürültü...
Köpek korkuyordu ama daha önce suya hiç girmemişti, merak ediyordu.
Sonra bir gün sahibi gitti. Köpeğe kızan, ona kıyıdan uzak durmasını söyleyen kimse yoktu.
Köpek tüylerini dalgalandıra dalgalandıra denize koştu, yüreğini benzersiz bir heyecan sarmıştı. Suya dokunacağı anın hayali her gün peşindeydi ve nihayet ona ulaşmıştı.
Ancak dalgalar hiç acımadan vücuduna çarptığında ve su onu büyük bir istekle içine çektiğinde ne yapacağını bilemedi. Şimdi ona güzel gelen dalgalar korkutucuydu, deniz göründüğü gibi mavi değildi ve gürleyen gök onun için artık bir tehlikeydi.
Neyse ki köpek acıya ve korkuya rağmen hayatta kalabildi.
Sonraki gün yine denize koştu, artık onu kısıtlayan sahibi yoktu ancak deniz yine canını yaktı.
Sonraki gün yine denize koştu, artık onu uyaran sahibi yoktu, ancak deniz yeniden saldırdı.
Sonraki gün yine denize koştu, artık onu azarlayan sahibi yoktu ancak deniz vücudunda yaralar açtı.
Sonraki gün yine de denize koştu, artık onu bağlayan sahibi yoktu ancak deniz neredeyse canını alıyordu.
O günden sonra kıyıya hiç yaklaşmadı, artık onu koruyan bir sahibi yoktu.
Artık hayatta kalmak için kendine güvenmek zorundaydı.
Yara bere içindeydi, tüyleri eskisi kadar güzel değildi ve çok yorulmuştu. O günden sonra denizi unuttu.
Denizden korkuyordu.
Bir gün aniden güneş açtı, gök haykırmayı bıraktı, yağmur damlaları artık denizi kızdırmıyordu ve dalgalar kumları unutmuş gibiydi.
Sonra sahibi geldi "Kıyıya yaklaşmak ister misin?" dedi.
Nasıl yapabilirdi?
Hayatını zorla ellerinden almak isteyen suya nasıl koşabilirdi yıllar önce olduğu gibi?
Ona, o zaman hiç merhamet etmemiş olan deniz şimdi onu kabul eder miydi?
Kabul etse bile o köpek yeniden suya dokunabilir miydi?
Oturdu ve harap olmuş bedeniyle beraber suya koşmayı reddetti.
Artık denize girmek istemiyordu.
*****
Heyu, uykusuz geceleriyle beraber günleri ve haftaları bir bir yitirdi. Çıkış yolu yoktu ve aklı bir puzzle gibi etrafa dağılmıştı.
Yılların arasına ördüğü alışkanlıklar köprüsü yok oldu... Xie Qingcheng'den nefret etme alışkanlığı, Xie Qingcheng için en kötüsünü dileme akışkanlığı, Xie Qingcheng'e sinirlenme alışkanlığı...
Xie Qingcheng ona "Benim için de kolay değildi." dediği gün ve onu öptüğü andan itibaren Heyu'nün inandığı her şey bir bir yıkılmış ve Heyu ilk kez o an on sene öncesine gidip Xie Qingcheng'i kollarında tuttuğu ilk ana dönmüştü.
Xie Qingcheng'in bileğine sarılmış parmaklarını hayal ettikçe yüreğinde hararlanan kor parçaları yeniden tutuşuyordu.
Heyu alevlerin ortasında kalmıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ode on a grecian urn
General FictionMutluluk kadehini boşaltıp da kırmadan Yüzü buruşturmadan hep içmeyi beklemek Ne tadına doyulmaz ne vazgeçilmez emek! Var öpme o dudağı; kapanmasın gülüşün. Kalb böyle çarparsa, Biter ömür bir günde, düşün, Duracaksın hep böyle, alımlı, zorlu, sıca...