"Gerçekten hasta olup ölmeye mi çalışıyordun? Neden bu yağmurda ıslanıp duruyorsun?"
Xie Qingcheng, bir elinde saç kurutma makinesini tutuyorken diğer eli Heyu'nün saçlarının arasına girip onları hızla kuruması için sağa sola savuruyordu.
İkisi arasındaki atmosfer hâlâ biraz garipti ve her ikisi de Xie Qingcheng kendini o derin öpücüğün büyüsünden kurtarır kurtarmaz eve girdikleri andan beri konuşmakta zorluk çekiyordu.
"Neden orada oturduğumu bilmiyorum."
Xie Qingcheng saç kurutma makinesini kapattı ve Heyu'nün hâlâ biraz nemli olan saçlarını özenle taradı.
"Saçmalık. Nedenini bilmiyorsan yapmamalısın."
Heyu, Xie Qingcheng'in saçını kurutmasını beklerken sandalyede hareketsizce oturuyordu.
Soğuk yağmur altında o kadar uzun süre kaldıktan ve hemen ardından Xie Qingcheng'in ısrarıyla ılık bir duş aldıktan sonra neredeyse tüm vücudu uyuşmuş gibiydi.
Heyu biraz olsun kendine gelmeye çalışırken Xie Qingcheng, bunun her ikisi için de iyi bir fırsat olduğunu düşünüyordu. Heyu'nün bu halinden yararlanarak, o henüz konuşmak için enerji toplayamadan yatağını ve giyeceklerini çoktan hazırlamıştı.
"Bunlar sana olur gibi, küçük gelirse de daha büyüğü yok."
Xie Qingcheng ona bir çift pijama takımını uzatırken Heyu'nün yüzü bir anda ciddileşti. Xie Qingcheng'in bu pijamaları kendi dolabından çıkardığını açıkça görmüştü ancak onun giymesi için neredeyse iki beden büyüktü.
Bir süre pijamalara baktı ve hemen ardından ciddi bakışlarını Xie Qingcheng'e çevirdi.
"Bunlar senin değil."
Xie Qingcheng, Heyu'nün geçmişten beri oldukça titiz biri olduğunu biliyordu bu yüzden onun için yastık kılıflarını değiştirirken bakmadan cevapladı.
"Tabiki benim değil. Ama temizler sorun olur mu?"
Heyu bir anda onu kuşatan öfkeye hakim olamadı ve üzerindeki bornozu çıkarıp az önce oturduğu sandalyeye fırlattı.
"Kimin o zaman?"
Xie Qingcheng elindeki yastığın işini bitirdiğinde nihayet Heyu'ye dönebilmişti, ancak onu yalnızca iç çamaşırı içinde görmeyi beklemiyordu. Aniden biraz kızardı, birkaç gün önce aynı evde kalacaklarının hayalini bile kuramazken şimdi vücudunu ona memnuniyetle sunan bu adamı umursamıyormuş davranmaya çalıştı.
"Chen Man'ın ara sıra burada kaldığını söylediğimi hatırlıyorum.".
"Xie Qingcheng!"
"Ama bornoz benimdi, onu neden fırlattın?"
Heyu, pijamalara dokunmamıştı ancak ona rağmen neredeyse kusacak gibi hissediyordu.
"Bunların hepsini at."
"..."
"Hayır, buna gerek yok. Buradan hemen taşın."
Xie Qingcheng, Heyu'nün yanından geçti ve sandalyeye fırlattığı bornozu kollarının arasına yeniden sıkıştırdı.
"Önce sen üzerini ört. Yoksa hasta olacaksın."
Heyu, kesinlikle bu durumdan memnun değildi.
Yatak odasına bile girebilecek kadar yakın olduklarını düşündükçe alnındaki damarların sinirden zonkladığını hissediyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ode on a grecian urn
General FictionMutluluk kadehini boşaltıp da kırmadan Yüzü buruşturmadan hep içmeyi beklemek Ne tadına doyulmaz ne vazgeçilmez emek! Var öpme o dudağı; kapanmasın gülüşün. Kalb böyle çarparsa, Biter ömür bir günde, düşün, Duracaksın hep böyle, alımlı, zorlu, sıca...