5

89 6 16
                                    

Heyu, Xie Qingcheng'in kabul edip etmeyeceğini bile düşünmeden ortaya attığı daveti Xie Qingcheng biraz çekingen bir tavırla kabul ettiğinde ne yapacağını şaşırmıştı. Xie Qingcheng'in önünde durmadan yetişkin adamı oynamak diğerleri gibi kolay değildi, Xie Qingcheng'in sesini duymak Heyu'nün içindeki on sekiz yaşından bir gün bile almamış o gencin ortaya çıkmasına yetiyordu, Xie Qingcheng'in gözlerine bakmak taktığı saygıdeğer iş adamı maskesini ilmek ilmek sökmesine neden oluyordu, Xie Qingcheng'e yakın olduğunu bilmek özünü gizlemesine engel oluyordu. Heyu, karşısında Xie Qingcheng olduğunda hiçbir şey bilmeyen bir toya dönüşüyordu.

Hem Xie Qingcheng'in rahat olabilmesi hem de kendisinin Xie Qingcheng karşısında rahat olabilmesi için adı pek duyulmamış bir memur lokantasında karşılıklı oturup sipariş verirken bile Heyu, kendini gizlemeye ve rolü sürdürmeye çalışırken kalbinin hızlanmasına engel olamadı. Xie Qingcheng ile en son ne zaman baş başa yemek yediğini söylemek zordu ve onca seneden sonra onu yeniden karşısında otururken görmek çok tuhaftı.

Xie Qingcheng ise bununla hiç ilgilenmiyor gibiydi. Heyu'nün onu hatırladığının farkındaydı, tüm bunlara başka bir açıklama yapamıyordu ancak Heyu bu oyunu sürdürdüğü sürece o da aynı şekilde ona ayak uydurmaya karar vermişti. Heyu ile yaşanan her şey yılların tozu altında kalmıştı, şimdi birbirlerini tanımanın bile hiçbir önemi olamazdı. Xie Qingcheng Heyu'yü hayal kırıklığı içinde bıraktığı andan itibaren Heyu'nün ondan nefret ettiğini tahmin edebiliyordu. Heyu'yü birini severken nasıl olacağını bilecek kadar, birine kızdığında vereceği tepkiyi bilecek kadar, hayal kırıklığına uğradığında nasıl bocalayacağını bilecek kadar iyi tanıyordu. Xie Qingcheng'in ona yaptığı Heyu'nün dünyasını sarsardı ve sarstı, Heyu ise o sarsılan dünyayı nasıl yeniden inşaa edeceğini bilemedi. Xie Qingcheng bunları zaten tahmin ediyordu ve bunları düşünürken bile şu an burada Heyu'nün karşısında oturmaya hakkı olmadığını hissediyordu. Sahte de olsa ondan gördüğü bu samimiyeti hak etmediğini hissetti ve gözleri yeniden Heyu'nün gözleriyle buluşmaya cesaret edemedi.

Yemekler sessizliğin hakim olduğu masada yerlerini bulurken taraflar hâlâ iki dilsiz gibi konuşmayı reddediyordu.

Sessizliği ilk bozan tabağındaki birkaç lokmayı bile yemekte zorlanan Xie Qingcheng'i izleyen Heyu olmuştu.

"Damak zevkine uygun değil mi? Başka bir yere gidebiliriz."

Xie Qingcheng panik içinde reddetmeye çalıştı. Yüreğine doluşan ağırlık midesini de eritiyormuş gibi hissediyordu. Zaten pek açık olmayan iştahı da tamamen kapanmıştı.

"Hayır, hayır. Yalnızca pek iştahım yok."

"Oldukça yoğun çalışıyorsunuz, öğün atlamamaya dikkat etmelisin."

Xie Qingcheng ruhunu kaplayan kendinden iğrenme hissiyle baş edemezken Heyu'den gelen bu adımlar onu daha da çileden çıkarıyordu. Bir an için kulaklarının uğuldadığını hissetti.

"Haklısınız, daha dikkatli olacağım."

Heyu tabağındaki birkaç iyi pişmiş eti iyice parçaladıktan sonra usulca Xie Qingcheng'in tabağına bıraktı ancak hemen sonra sanki bunu yapan kendisi değilmiş gibi tabağına odaklanıp yemeğin tadını çıkarmaya başladı.

"Chen Man'la çalışmak nasıl? Oldukça yorucu görünüyor."

Xie Qingcheng Chen Man'a ne kadar değer verirse versin onunla çalışmanın zor olduğunu inkâr edememişti. Hafifçe başını salladı ve Heyu'nün onun için parçaladığı etlerden birini yemek için kendini zorlarken Chen Man yüzünden fazladan mesai yapmak zorunda olduğu tüm günler, tüm yanlış adımlar, tüm duygusal davranışlar gözlerinin önünden birer birer geçmişti.

ode on a grecian urnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin