Benim için yazması en keyifli bölümü sizlerle kavuşturuyorum. Çokça sevgi🤍
"Bir sorun yok, sadece çok merak ettiğin Görkem Dağhan'a gitmemiz gerekiyor."
Aldığım cevabı beklemiyor da olsam şaşıracağım kadar dikkatimi çekmemişti. Eğer normal bir zamanda olsaydık dikkatimi çekmese bile 'çok merak ettiğin' dediği için yine de ağzının payını alırdı. Şu an normal bir zamanda olmadığımızdan ise soru sormak yerine arabayı çalıştırdığım halde hareket ettirmedim. Gözlerim hala Vurgun'dayken ona bir açıklama yapması gerektiğini hissettirdiğime emindim.
"Emniyet Antalya'da bir süredir büyük bir uyuşturucu operasyonu yapmayı planlıyormuş. Aradıkları küçük çaplı insanlar değil. Antalya'da oldukları da düşünülmüyor." O anlatmaya başladığı için pür dikkat onu dinleyerek arabayı çalıştırdım. Ahşap görünümlü güvenlik kapısı açılırken Vurgun konuşmasına devam etti.
"Hastane polisi durumu emniyete bildirdiğinde belki bir iz sürebilirler diye evdeki orospu çocuğunu orada tutuklamamaya karar verdiler. Ekipler kapıdan izlemeye alıp çıkmasını bekledi." Gözlerimi yoldan ayırmadan sağımda duran pakete uzandım. Aldığım sigarayı dudaklarıma koyup yakmadan önce paketi nezaketen Vurgun'a da uzatmıştım ama o tahmin ettiğim gibi almayarak konuşmasını tamamlamaya çalışıyordu.
"Hastenede yatan diğer orospu çocuğunun telefonu hastane polisindeyken birkaç defa aramış. Haber alamayınca da belli ki kaçmaya karar vermiş. Sıkışan her itin sahibine döneceği gibi o da evden çıkıp bir limana gitmiş." Görkem Dağhan'ın alakasını şimdi biraz daha anlayabiliyordum. Ve artık Riva yolundan çıktığım için kafama göre arabayı süremeyeceğimden "Nereye?" diye sordum. Arabayı çalıştırdığımdan beri ilk defa dönüp ona bakmıştım. Gerçekten yorgun ve gergin olduğunu iliklerime kadar hissettiren sarsıcı görüntüsü canımı sıkmıştı. Açtığı telefonunu dizime bırakırken başımı eğip telefona baktım. Yol tarifini konumdan açtığını fark ettiğimde görüp görmediğini bilmeyerek başımı aşağı yukarı salladım.
"Eğer limanda birileriyle görüşseydi topluca enseleneceklerdi ama adam gemiye binmeye çalışmış. Mecburen orada almak zorunda kalmışlar çünkü şehri terkedip nereye gideceğini bilmeden takip edebilmek için başka bir savcı izni gerekiyormuş." Bu durum kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu. "Bunun dışında bir bilgiye sahip değiliz. Zaten bu kadarını da Serkan'ın savcı arkadaşlarından öğrenebildik. Operasyon çok hassas olduğu için fazlasından bahsedilmiyor."
Gözüm bir yandan telefondayken burnumdan hoşnutsuz bir nefes verip aklımdakileri sormaya başladım, "Liman bu durumda nasıl bir etken?"
"Açıkçası ekipler şu an bir kanıt olmadığından bir şey yapamıyor. Bana ise durum başlı başına bir kanıtmış gibi geldi. Senelerdir orada yaşayan birisi neden sıkıştığında hiç düşünmeden deniz yoluyla bir yere gitmeye başvurur?" İkimizin de aynı sonuca çıktığını görebiliyordum. Onu sakin bir ses tonuyla bölerek konuştum. "Demek ki hazırlanmış bir acil durum planları varmış." Yolda sağa saparken dikiz aynasına baktığımdan Vurgunun kafasını salladığını ona bakmadan kadrajıma alabilmiştim.
"Belki adam kaçıp çalıştığı kimse ona gidecekti. Elbette onun çalıştığının da üstünde biri vardır. Hatta onun da üstünde başka biri... Bu işler zaten böyle gider ama illa ki oradan kaçıp birine kendini kurtarması için gidecekti." Son cümleyi kurarken dişlerini sıkarak konuştuğunu fark edebiliyordum.
Durumun müdahale edilecek bir yanı olmamasına rağmen onlar bunlardan haberdar olup hatta çıkarım bile yaparken neden bana haber verilmemişti bir anlığına bunu düşünmüşüm. Şu an yeri ya da zamanı olmadığını fark ettiğimde ise bu düşünceyi erteledim. Bunu yaparken de mutlaka konuyu zamanı geldiğimde açacağımı bilerek yapıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HECATE
Художественная проза"Kehribar." dedi. "Gözleriniz benim de dikkatimi çekti kehribar değil mi?" Başımı evet anlamında salladım. "Dünyada en nadir bulunan göz rengi kehribar olduğu için görmemiş olmanız normal." diye onu cevapladı. Bahsettiği gözlerimi ondan çekmeden m...