Masada oturmuş Eray'ın hazırladığı yemeği yiyordum. Ne kadar kendisi kabul etmese de bu yemek işinde iyiydi.
Gerçi yaptığı sadece soslu makarna ve çorbaydı ama neyse. Zaten bunu bile yemek istemiyordum. Eray susucak kadar yesem bana kafi.
"Eee sınava girmeyi düşünüyor musun? Bir yıl ara mı vereceksin?" Bakışlarımı çorba kasesinden Eraya döndürdüğümde söylediği şeyi yeni anladım. Ben tamamen unutmuştum okulu. "Zaten bir sınavın kaldı. Çok da çalıştın. İstersen sen katıl o sınava dönemi bitir. Önümüz tatil dinlenirsin iki ay." dedi.
Evet haklıydı aslında sadece bir sınava katılamamıştım. Ama ders hocası katı biriydi. Kabul eder miydi geç sınava gelmemi. Gözlerimi Eraya çevirdiğimde ne düşündüğümü anlamış olucak ki " Ben konuştum hocayla durumdan haberi olmuş zaten o gün telafi sınavı için şansın olduğunu söyledi. Sınav iki gün sonra. Eee ne diyorsun katılacak mısın ?" dedi.
Bakışlarımı çorba kasesine indirip kaşığımla çorbayı karıştırmaya başladığımda düşünüyordum.
Neyi düşünüyorum Ya daha yarım saat önce söz vermedim mi ailem için yaşıyacağım diye . Babam nasıl isterdi okumamı. Üniversiteyi kazanınca annemin sevinci bunlar boşuna mıydı?
Ayağa kalkmamla Eray kafasını bana çevirdi. "Hala oturuyorsun Eray kalk da çalıştı beni. Kalmamı mı istiyorsun yoksa?"gülen yüzümle söylediğim şeyle beraber Erayın da yüzünde bir tebessüm oldu.
"Hadi sen defterleri getir bende masayı toplayayım."
🎈
"Bu soru böyle çözülecek akıllım. Hep ters taraftan bakıyorsun olaya."
Sözde bana ders anlatacak olan Eraya bitin konuyu ben özetleyince sahte bir sinirle konuşmaya başladı. "Kızım sen zaten hazırsın sınava sen beni çalıştır."
İkimizde güldüğünde Eray çayları tazelemek için mutfağa gitti. Çalan kapıyla "Çiçeğim kapıya sen bakar mısın?" Masadan kalkıp kapıya gittiğimde kimseyi beklemiyordum.
Kapıyı açtığımda tanıdık bir yüz vardı yani sanki tanıyordum ama hatırlamıyordum kim olduğunu ya da nereden tanıdığımı.
"Merhaba iyi akşamlar. Rahatsız ediyorum kusura bakmayın ben size bakmaya geldim iyi misiniz diye."
Bana mı o da beni mi tanıyordu. Karşımdaki ela gözlü sarı saçlı oldukça yakışıklı adamı biraz daha inceledim. Yok Ya bir türlü hatırlamıyordum. Okuldan mı acaba ?
"Aaa siz mi geldiniz buyurun geçin içeri." Erayın yanıma gelip adamı içeri davet etmesiyle beraber bakışlarımı ona diktim.
"Rahatsız etmiyim ben."
"Ne rahatsızlığı lütfen buyurun." Eray adama salonu tarif ettiğinde bende kapıyı kapatıp Eraya döndüm.
"Kim bu adam ne işi var evimde?"
"Dün sahile gittiğimizi hatırlıyor musun?" Kafamı onaylar biçimde salladım. "Ben sana su alırken sen yürümeye devam ediyordun. Hangi ara ne oldu bilmiyorum. Sen yola çıkmışsın adamın sana çarpmasına bir karış kalmış. Ben görünce geldim koşarak. Ama sen ben gelene kadar bayıldın."
Gözlerimi daha çok açıp kaşlarımı çattım. "Ben hatırlamıyorum bayıldığımı." Eray ellerimi açarak bilmiyorum dercesine bir işaret yaptı.
"İşte sonra adam sana bir şey oldu diye nasıl telaşlandı. Kendi bir şey yaptı sandı herhalde. Bende eve gidip dinlenmenin iyi geleceğini söyledim. Sağolsun arabasıyla getirdi bizi buraya kadar. Uyanmanı beklemek istedi ama önemli bir işi varmış. Gitmek zorunda kaldı. Akşam uğrayacağını söyledi. Kartvizitini bıraktı hatta her hangi bir durumda aramam için. Anahtarlığın altında." Eray'ın söylediklerini anlattıkça ne tepki vereceğimi şaşırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ZAMBAK
Teen FictionHerkes yalan söyler. Sadece bazıları yakalanır. --- Ailesini kaybetmiş bir kızın başına daha fazla ne gelebilir diye düşünürken her şeyin bir ölümle başlaması. İyi okumalar