Çıkan sesle beraber bakışlarımızı arkaya çevirdik. Birisi arabamıza arkadan vurmuştu. Bagajda olan eşyalarım yüksek ihtimalle kırıldı diye düşünürken arkamızdaki siyah araç yanımıza gelip camlarını indirdi. "Bu daha başlangıç." Dedi ve hızla uzaklaştı oradan.
Neydi bu kadar oyunun sebebi? Kağıtlar, kazalar, kameralar... Ne var bu kadar sakladıkları? Öğrenmemi istemedikleri şey ne ?
Onur ne zaman yanıma geldi bilmiyorum ama açılan kapıyla nefes almaya ihtiyacım olduğunu hissettim. Dışarı çıktığımda kollarımı Onur'un boynuna doladım. Onun da elleri anında belimi buldu. "Özür dilerim."dedim çıkmaya mecali olmayan sesimle.
Nereye çıkacağını bilmediğim bir yolda Onuru da sürüklüyordum. O bunları yaşamak zorunda değil.
"Şttt. Senin suçun değil. Sen sadece sorularına cevap arıyorsun. Bende bu yolda severek yanında durucam." Bir eli belimdeyken bir eli de saçlarımı okşuyor titreyen bedenimi sakinleştirmeye çalışıyordu. Arada kafamın üstüne kondurduğu öpücüklerle içimdeki ağlama isteği gidiyor nefesim düzene giriyordu.
"Onur seni bu işe karıştırmak istemiyorum ama senden başka bana yardım edebilecek kimse yok." Onur saçımdaki elini yanağıma sürterek çeneme indirdi. Bir tüy kadar hafifti dokunuşu.
Çeneme uyguladığı baskıyla kafamı yüzüne çevirdim. Gözlerinde yine aynı hisler vardı: Huzur. "Ben sen isteyene kadar yanında olmaya devam edicem. Ve asla buna kendimi mecbur hissetmeyeceğim."
"Sıkılıcaksın." Ne dediğimi dedikten sonra farketsem de geri çekmedim bakışlarımı. Düşündüğümü bile bilmediğim sorunun cevabına ihtiyacım vardı şu an.
"Zaman ne getirir bilmiyorum ama benim seni bırakmak gibi bir niyettim yok."
Sıkılacak. Kimse sorunlu hayatı olan birini istemez yanında.
Haklı. Ne kadar haklı da olsa artık susması gerekiyordu. Dolu gözlerimi Onur'un gözlerinden ayırmadım.
Aramızdaki çekimin ikimizde farkındayız. Peki bu ne zamana kadar böyle sürecek? Ne zaman ayrılacak yollarımız?
Kollarımı sarıp kafamı göğsüne koyarak kalp ritmini dinledim. Şu an duymak istediğim tek şey Onur'un kalbiydi.
🎈
Bir ormanın içinde yolumu bilmeden ama içimde bir huzurla yürüyordum yolları. Kuş sesleri her adımda daha da güzel geliyordu kulağa.
İleride çiçek bahçesi görmemle oraya koşmaya başladım. Çok yakındı aslında neden uzaklaşıyordu bahçe. Çiçekler çok güzeldi. Annem çok sever çiçekleri.
Koşmamın bir işe yaramadığını anladığımda etrafıma baktım bir silüetten başkası yoktu. Orman karanlıkta kaldı o an. Arkamda olan ama nereden geldiğini bilmediğim ışıktan başka ışık yoktu koskoca ormanda. Tekrar silüete döndüğümde beni korkutmak yerine içimin huzurla kaplanmasında sebep oluyordu.
Bahçeye ulaşmaktan vazgeçip karanlığa doğru yürümeye başladım. Yürüyebiliyordum. Her adımda daha da yaklaşıyordum o kişiye. Aramızda bir adım kalana kadar durmadım.
Kafamı kaldırdığımda o silüetin Onur olduğunu gördüm. Arkasındaki karanlık hala orada olsa da, büyük bir ölçüde gitmişti. Yüzü arkamdan vuran ışık sayesinde belli oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ZAMBAK
Teen FictionHerkes yalan söyler. Sadece bazıları yakalanır. --- Ailesini kaybetmiş bir kızın başına daha fazla ne gelebilir diye düşünürken her şeyin bir ölümle başlaması. İyi okumalar