*Miza: Kumarda ortaya sürülen para. (Kaynak: TDK)
Bölüm Şarkısı: Ólafur Arnalds, JFDR - Back To The Sky
Sleep Dealer - Imminence
Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
İyi okumalar.
Ölüm; kalanların omuzlarına yüklenen bir acı, gözlerine dolan bir yük, yüreklerine batan bir gözyaşıdır. Geri dönülmez o yol, kalanların sırtına kırbaç gibi vurur, boğazına düğüm olur, elini ayağını bağlayan bir çaresizliğe dönüşür. Giden bu dünyanın zulmünden, acımasızlığından, adaletsizliğinden, ikiyüzlülüğünden sıyrılıp kendi kıyametine ilerlerken sonunda huzura kavuşur.
Bu dünyadan göç eden, ardında yalnızca verdiği kararları bırakır. Bir kedinin başını okşayışını, bir güvercine yem atışını, bir çocuğa hediye ettiği şekeri, koskocaman gülümsemesiyle insanlara verdiği selamı, ettiği teşekkürü, dilediği özrü, karşısındakinin gözlerinde bir yıldıza dönüşen iltifatları; kavurucu yaz gününde tekmelediği su kabını, bozduğu karınca yuvalarını, kopardığı çiçekleri, neşeyle oynayan çocuklara yükselen sesini, verdiği emirleri, yere attığı çöpleri... geride bırakır.
Kim, hangi koşulda vermiş olursa olsun telafisi olmayan tek şey kararlardır. Kötü bir sözle kırılan kalbin de, güzel bir kelamla yüzde peyda olan gülümsenin de geri dönüşü yoktur. Eğer bulut yeryüzüne yağmuru vermeye karar verdiyse dökülen damlaları toplamanın bir yolu bulunmaz. Bir gülün açtıktan sonra bir daha goncaya dönmesinin, bir yaprağın döküldükten sonra yeşermesinin imkânı yoktur. Ve hayatın anlamı verilen doğru kararlarda saklıdır.
Gidenler de yalnızca verdikleri kararlar kadar ölümsüzdür.
Anıl ben daha beyaz sayfaya ulaşamadan yürümeye devam eder diye ödüm kopuyordu. Soluk soluğa kalmama rağmen hızımı düşürmeden ona yetişmeye çalışmam bundandı. Geldiğimi duyduğuna adım kadar emindim ancak yüzünü bana dönmemişti. Koluna dokunup onu bana bakmaya zorladım. "Lütfen beni annenin yanına gitmeye zorlama."
Tepki vermedi.
"Anıl. İnan ki kaldıramam," cümlemi her kelimesinde kesen soluklarım, sesimi boğuklaştırıyordu. "Kendi annem dışında bir annenin yanında kalamam. Başka ne zaman istersen kabul ederim ama bugün değil. Lütfen."
Kaşlarını belli belirsiz çatmıştı. Derin bir nefes alarak kendinde vakit kazandırdı. Düşünüyordu.
"Yalan söylüyorsun?" Yalan söyleyip söylemediğimden emin değildi ancak soruyu umursamaz bir tavırla sormuştu ve ben kendimi herhangi birine açıklayacak kadar sabırlı ya da sakin hissetmiyordum. "Bu konuda mı?" diye karşılık verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÂHİN
ActionElindeki ipe baktı. Sımsıkı tuttuğu, tenini keserek kanatan ve koyu kırmızı renge bürünen ipe. Hayata tutunduğu o incecik sicimi ellerine dolamıştı. İp ellerini kemiklerine kadar kesmişti, acı artık tarif edemeyeceği kadar fazlaydı ancak tutmaya dev...