Bölüm Şarkısı: Virée nocturne - Les Discrets
Nightcall - London Grammer
Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
İyi okumalar.
Kalkana vuran kılıç, çıkardığı tiz sesin yanı sıra kıvılcımlar saçıyordu. Kalkanı kaldıran, savunmada kalırken diğeri canhıraş saldırıyordu. Elindeki kılıcı savuruşu, gelen darbelerden dönerek sıyrılışı, üzerindeki zırhtan ayağındaki çarıklara kadar koyu bir asalet örneğiydi. Savaşma tarzı ise bir o kadar haşindi. Düşmanına göre cüssesi küçük olmasına rağmen hiç duraksamadan saldırıyor, en az düşmanı kadar beni de şaşırtıyordu.
Düşman ise yüzüne kapattığı peçesi, başındaki tuhaf külahı, onursuzca yaptığı hilelerle tam bir hayduttu. Yaşadığım hayatın hiçbir alanında kılıçlı dövüş görmesem de bunu anlayabiliyordum. Kavganın yazılı olmayan kurallarının hemen hiçbirine uymuyordu. Hareketleri seri olmasına rağmen hantal; güçlü ama kabaydı. Asaletten nasibini almamıştı ve neredeyse hiç şansı yoktu.
Yorulmadan, sıkılmadan uzun uzun birbirlerine kılıç savurdular, darbeleri türlü manevralarla atlattılar, eğildiler, döndüler, zıpladılar...
Sıkılıp dikkatimi kaybettiğim anlardan birinde haydut yerden aldığı toprağı karşısındakinin suratına atıp onu yaraladığında nefesimi tuttuğumu fark ettim. Sırt üstü yere düşünce yüzü tam açığa çıkan asilin, aslında bir kadın olduğunu anlayınca sarsıldım.
Haydudun boğazına dayadığı kılıca soluk soluğa bakan yine de yüzünde herhangi bir korku belirtisi olmayan kadın, adaletti. Ve serserinin birine yenik düşmek üzereydi.
Gözlerimi kırpıştırarak karanlığı algılamaya çalışırken beni şaşırtan rüyam iskambil kâğıtlarından yapılmış kulenin rüzgâra maruz kalışı gibi dağılıp gidiyordu. Hatırladığım birkaç kart rüyanın tamamının yanında neredeyse hiçti.
Zihnimi zorlayıp kuleyi tekrar inşa etmeye çalışırken uyuyakalmıştım. Gün aydınlanınca uyandığımda ise sadece çok etkilendiğim bir rüya gördüğümü hatırlıyordum.
Ciğerlerimin sızısını göz ardı ederek aldığım derin nefesin gücüyle doğruldum. Eğer bir saniye düşünseydim kalkmaz akşama kadar miskinlik ederdim ancak bu lükse sahip değildim. Tek hamlede güneşliği çekerek odamın aydınlanmasını sağladım, odanın havasız ve ağır kokusu dağılsın diye pencereyi açtım ve tamamen ayılmak için elimi yüzümü yıkamak üzere banyoya gittim.
Geri döndüğümde odam ferahtı. Kış sabahı soğuğunun tam olarak tanımlayamadığım taptaze bir kokusu vardı ve ben bunu seviyordum. Bu kokuyu solurken hareketlerim daha seri, ruhum daha dingin oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÂHİN
ActionElindeki ipe baktı. Sımsıkı tuttuğu, tenini keserek kanatan ve koyu kırmızı renge bürünen ipe. Hayata tutunduğu o incecik sicimi ellerine dolamıştı. İp ellerini kemiklerine kadar kesmişti, acı artık tarif edemeyeceği kadar fazlaydı ancak tutmaya dev...