Bölüm 38

149 13 0
                                    

Merhaba, moraller iyi yani daha az depresif ve güzel şeyler çıkabilir ortaya... henüz "benimle ol diye"yi bitirdim. Ve son çok hoşuma gitti. Umarım bende böyle bir kurgu yaratabilirim...

Bilemiyorum yazıyorum işte bir şeyler...

(lana del rey-serial killer)

...

Timuçin kazaktı ve ben onu gayet iyi anlıyordum. Sınıftaki okuldaki herkesi de öyle...

Açıkçası şüpheli bir şeydi bu.

Bunu çantamdaki not defterime not edip daha sonra araştırmaya ve düşünmeye gönderdim.

Ders bitmişti. Elimdeki hediye kitabı karıştırarak bir sonraki dersliğe yönelmiştim bile.

Analitik çizim(yer; zindanlar, -1'inci kat,atoyle1)

Sonunda birkaç karalama yapacak ve zihnimi arındırabilecektim.

Boşta kalan elimde başka bir teni hissettim. Timuçin değildi. Bunu hiç bakmadan anlayabilmiştim.

Bu el ne sıcak, ne de yumuşaktı.

Tam tersi,

Soğuk ve sert...

Yüzümü kaldırıp bakamadan aldım kokuyu...

Tuz?

Metal??

Pas???

Kan...

Kan kokusu havayı kuşatmıştı sanki...

Başka bir koku başka bir tat yoktu...

Aslında başka duyulara da yer yoktu...

Sadece kan tadı, pas, tuz...

Sadece tuzlu paslı metal kokusu...

Sanki, vücudum kilitlenmişti.

Hareket edemiyor, hatta kıpırdayamıyordum.

Peki?

Bu hava beni rahatsız ediyor muydu?

Hayır.

Kendine çekiyor,

Ağzımı sulandırıyordu ama kesinlikle tiksindirmiyordu.

En çokta bu tedirgin ediyordu işte beni.

Hiçbir yemek beni bu denli iştahlandırmamıştı.

Şimdi ise ılık koyu kırmızı kanı görmeden sadece koku ile acıkmıştım.

Acıkmak?

İnsan yemekleri görünce koklayınca acıkırdı,

Kan kokusunda değil.

...

Sonunda temiz havayı ciğerlerimde hissettiğimde bir yandan mutlu diğer yandan değildim.

.....

Oradaydı. Şaşırmadım. Sanki tuhaf havayı da beraberinde getirmek gibi bir özelliği vardı.

Kendimi azarladım. Daha bugun gördüğüm, imalı imalı konuşan birine niye böyle şeyler söylüyordum ki içimden de olsa...

Cümleleri aklımda yankı yaptı.

Merakım arttı. Kalbim sıkıştı.

Beni ciddi ciddi uyarıyordu.

"Sana bir öğüdüm var, küçük kız, o trolden uzak dur !"

Ama ne için?

Niye beni önemsiyordu.

Eli hala bilegimdeydi.

Narin parmakları daha dogrusu parmak uçları bilegime temas ediyordu.

Gerçek dünyaya gözlerimi kırpıştırarak döndüm ve ona baktım.

"evet ?"

"benimle bir içecek içer ve anlatacaklarımı dinlermisiniz ?"

Bu asilzade tavırları neydi böyle...

Ama hoşuma gitmişti açıkcası.

Bad boy falan degildi bu siyahlı çocuk, yürüyen asalet ve kibarlıktı...

Cevabım belirliydi ama hemen cevap vermemek için biraz bekledim.

"tamam neden olmasın."

Pek gülümsemeyen yanakları milim kadar yukarı kalktı. Gözleri... bakışları tuhaftı...

Otomata gitti ve kart gibi bir şey okuttu. Tuşlara bastı ve elinde 2 vişne suyuyla döndü.

Koridordaki bir banka oturdu yanına oturdum ve kısa konuşmasına başladı.

...

WOGHARTS'A YOLCULUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin