1.2. "Otopark"

9.2K 344 95
                                        

🌻

Ekim'in kaybolduğu gece...
1yıl önce...

Bazen hayat bizi istemediğimiz çıkmazların tam ortasında yapayalnız bir şekilde bırakırdı. Asıl sorun çıkmazın tam ortasında olmak değildi. Asıl sorun yalnız olmak, yapayalnız olmaktı. Yanında birinin olduğunu bilmek, güvende olduğunu düşünmek, bir nefesi yanı başında hissetmek... Karanlık çıkmazının ortasında bir sokak lambasının yoluna ışık tutması gibi bir şeydi. Sıkışan kalbinin ritmini düzene sokuyordu sanki.

Ama bugün benim sokak lambam ıssız ve korkutucu bir sokakta yanıp sönmeye başlamıştı. Düzenli atan kalbimin ritmini değiştirmeye başlamış ve yavaş yavaş ışığını söndürerek beni karanlığın içine hapsetmişti. Artık yolumu kaybetmiştim.

"Böyle olsun istemezdim Ekim. Özür dilerim." dedi masanın üzerinde duran ellerimi tutarken. "Belki diğer erkeklerden farkım olmadığını düşüneceksin ama bunu söylemek zorundayım. Benden daha iyilerini hak ediyorsun, çok daha iyilerini hem de."

Ellerimi usulca ellerinin arasından çekerken gözlerimden akan birkaç damla yaşı elimin tersiyle sildim. Acizce durduğunun farkındaydım ama duygularıma yenik düşüyordum ve her zamanki gibi kendimden nefret ediyordum.

Birkaç ay önce ikinci yılımıza girdiğim adam oturuyordu karşımda. Dağınık kaşlarının altındaki kocaman mavi gözleriyle suratıma bakarken ince dudaklarının arasından beni terk ettiğini anlatmaya çalışan kelimeler çıkarıyordu. Ve evet, buna tam tamına iki yıl sonra karar vermişti. Mükemmel giden iki yılın sonunda...

Aklımı kurcalayan o soruyu sormak için derin bir nefes aldım. "Başka biri mi var Hakan?" dedim. Kalbim sıkışıyordu, canım yanıyordu. Hangi kız sevdiği adama böyle bir soru sormak isterdi ki?

"Hayır." dedi Hakan. Elleriyle dağılmış saçlarını ovuştururken gözlerini benden kaçırıyordu. Yalan söylüyordu çünkü her yalan söylediğinde bunu yapardı.

"Yalancı!" dedim bir anda sesimi yükselterek. Kafamdan geçen kelime bir anda dilimden çıkmıştı sanki.

Sorduğum sorunun cevabını duyduktan sonra içimdeki karışık duygular tek bir şeye dönüşmüştü. Öfke. Artık içim fazlasıyla öfke doluydu. Hemen önümde duran kahve bardağını kafasında kırma isteği kadar büyüktü hem de. Kalbim acıyordu ve karşımda duran adamdan artık nefret ediyordum. Ne söylemem gerekliydi bilmiyorum. Düşüncelerim kelimelere döküleneyecek kadar zor ve dile getirilemeyecek kadar ağırdı.

"Özür dilerim." demekle yetindi sadece. Bu kadar hızlı pes edebileceğini düşünmemiştim.

"Senden iğreniyorum." dedim ve ekledim. "Sakın bir daha beni arama. Hatta mümkünse okulda karşıma çıkmaya bile cesaret etme!"

Oturduğum sandalyeden öfkeyle kalktığımda sandalyenin yere düşmesine sebep olmuştum. Sandalyenin düşmesinden dolayı çıkan sesle kafedeki tüm insanların bakışlarını üzerimize toplamıştık. Ama umrumda bile değildi. Sırt çantamı masanın üzerinden sert bir şekilde alıp arkama bile bakmadan kafeden hızlıca ayrıldım. Artık gözyaşlarım da daha fazla dayanamayacak olacak ki göz pınarlarımda hazır olda bekleyen yaşlarını bir sel gibi akıttı yanaklarımdan.

🌻

Güneş yavaş yavaş battığında montumla kendimi daha da sıkı sarmıştım. Aylardan Aralık olduğu için hava fazlasıyla soğuk ve boğuktu ama havanın bu soğukluğuna rağmen vücudum alev alıyordu sanki.

YOLUN YARISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin