Yeni bir bölümle karşınızdayııım. Bu bölüm geçen bölüme göre bir tık daha uzun soluklu oldu ve bu yüzden bölüm biraz gecikti.
Özellikle bu bölüm daha çok Doruk ve Ekim sahneleriyle dolu oldu. Hatta sonlara doğru yazarken ben de biraz heyecanlanmadım değil dkdnxkn
Neyse umarım yeni bölümü beğenirsiniz🥰 Hemen okuyabilmeniz adına bölümü tekrar okuyup hatalarıma bakmayacağım bu yüzden hatalarım varsa görmezden gelin lütfen, eğer hata varsa da daha sonra tekrardan gözden geçirip düzenleyeceğim merak etmeyinn:)))
Yeni bölüm tarihleri konusunda da artık gerçekten tarih vermeme kararı aldım çünkü ne zaman yeni bölüm hakkında bir tarih verirsem o gün asla yetiştiremiyorum ve yetiştiremediğimde de kendimi çok kötü hissediyorum. Bu yüzden yeni bölümleri elimden geldiğince hızlı yetiştirmeye çalışacağım.
Ama siz yine de 'yeni bölüm ne zamannnnn' diye beni darlayın olur mu dkdndknd çünkü yorumları okudukça heveslenip daha hızlı yazmaya çalışıyorum.
Neyse bu sefer fazla konuştum umarım bunları okursunuz dkfndk
Yorumlarınızı ve oylarınızı paylaşmayı unutmayın💖🤍
O zaman herkese iyi okumalar...
🌻
Bu dünyaya içi kötülükle dolmuş insanlar tarafından acı çektirilmek için mi gelmiştik? Tek suçumuz iyi biri olmaya mı çalışmaktı yoksa kaderimiz tarafından iyi olmak zorunda kalmamız mıydı?
Peki ya biz iyiler ne zaman mutlu olacaktık? Ya da çektiğimiz acılar ölümümüzle mi bir son bulacaktı?
Annemle beraber babamdan kurtulduğumuzdan beri hayatımın çok güzel gittiğini düşünmüştüm hep. Annem Cemal abiyle evlendikten sonra mutlu bir yuvaya sahip olmuştuk, liseye başladıktan sonra güvendiğim bir dost edinmiştim ve aynı üniversiteyi yazacak kadar bana aşık olduğunu düşündüğüm bir adam hayatıma girmişti.
Peki ya şimdi?
Ne o mutlu yuvam, ne güvendiğim bir dostum, ne de bana aşık olduğunu sandığım bir adam vardı artık.
Yıllarca hayalini kurduğum hayatım domino taşları gibi sırayla yıkılmaya başlamıştı. Her düşen domino taşı başka bir taşın düşmesine sebebiyet verirdi. Benim hayatımda da elimden kayıp giden şey başka bir şeyin yok olmasına sebebiyet veriyordu. Asla durmayan kısır bir döngü gibiydi.
Peki ya bunların başlamasına sebebiyet veren kimdi?
Hakan, Melis, Doruk... Ya da ben.
Beynim sürekli düşünmekten ve her bir durum için yeni bir sonuç doğurmaktan oldukça yorulmuştu. Eskiden düşünmekten mutlu olurdum çünkü hayat ufak tefek taşlar atardı önüme. Ama şimdi... Sanırım o taşlar birer kaya parçasına dönüşmüştü ve artık gittiğim yoldan ilerlememe izin vermiyordu. Gerçi eskiden doğru bir yoldan mı gidiyordum o da tartışılır.
Gözlerimi araladım yavaşça. Her yer karanlıktı. Bulunduğum odadaki büyükçe camda siyahtan bir ton daha açık olan gökyüzü ayırt edilebiliyordu yalnızca. Doruk'un odasında olduğumu anlamıştım. Zaten üzerinde bulunduğum yatağın bir haftadır uyuduğum taş gibi koltuktan daha rahat oluşundan da anlayabilirdi insan.
Uyuduğum yerden yavaşça doğruldum ve Doruk'un yatağının hemen sağ tarafındaki komodinin üzerine uzanarak gece lambasının tuşunu bulmaya çalıştım. Fakat birkaç dakikalık çabalarım sonucu lanet tuşu bulamamıştım!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOLUN YARISI
Roman pour AdolescentsAklıma Şeker Portakalından Zeze'ye ait bir söz geldi: "Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bı...