Oy verip yorumlarınızı belirtirseniz çok sevinirim💛
İyi okumalar herkese...
🌻
Kendimi tekrar zorladığımda yediklerim su gibi ağzımdan çıkıp klozete dökülmüştü. Tüm klozet az önce yediğim pizzanın kalıntılarıyla doluyken kusmak için daha çok uğraştım. Midemin derinliklerinde hala yemek kalıntıları olduğunu hissedebiliyordum.
Biraz önceki kusmama nazaran daha az çıkarmıştım ama bu sefer daha rahatlamış bir haldeydim. Midemin artık tamamen boş olduğuna da emin olmuştum. Klozetin yanındaki tuvalet kağıdından bir parça kopardım ve ağzımın kenarlarında kalan pislikleri temizleyip kirlenmiş peçeteyi klozete attım ve sifonu çektim.
Artık hiç olmadığından daha iyidim. Yönümü lavaboya çevirip elimi yüzümü temizce yıkadım ve aynadaki yansımamı incelerken derin bir nefes aldım.
İşte benimle ilgili yeni bir bilgi daha. Ben bir bulimia nevroza hastasıydım. Bu hastalıkla ilgili bir raporum yoktu, bu hastalığa ait bir raporun verilip verilmediğine dair bir bilgim de yoktu. Teşhisi kendime tamamen kendi hür irademle koymuştum ve bu hastalığımı bilen tek bir kişi vardı. Ben.
Yaklaşık 17'li yaşlarımda başlayan bu serüvenim hala benim bir parçam olarak yaşamaya devam ediyordu. Bu hastalığı yaşayanların çoğunun asıl sebebi kilo baskısı ve bunun getirdiği psikolojik etkilerdi. Benimse kilodan bağımsız, sadece psikolojikti. 21 yıllık yaşamımda kilolarımla ilgili herhangi bir problemim olmamıştı. Tamam iğne gibi bir vücuda sahip değildim ancak aynadaki görüntüm beni rahatsız etmemişti hiçbir zaman. Aksine aynadaki o bedenin içinde yaşayan kişinin hayatı midemi bulandıran şeydi. Ve belki de bu bedeni temizleyebileceğim tek yol olarak buna başvurmuştum.
İlk zamanlarda arada olan kusmalarım artık yediğim her yemeğin ardından bir kusmaya dönüşmüştü. Küçücük bir yemek parçası mideme indiğinde beni huzursuz eden bir şeyler vardı. Onu çıkarmam için bir güç beni hemen tuvalete itiyordu ve evet buna mecburdum.
Biliyorum bu gittiğim yol doğru bir yol değildi. Yolumu değiştirebileceğim çok seçenek çıkmıştı belki de önüme. Ancak kalbimi rahatlatan, kendimi suçlamamamı sağlayan tek yol da buydu. Hem 4 yıldır bu yolun bana bir zararını görmemiştim, sanırım bir süre daha idare edebilirdim.
Tuvaletin kapısının önünden "EKİM!" diye bir ses işittiğimde düşüncelerimden çoktan kopmuştum. En büyük belam yine gelmişti.
"Çıkıyorum!" diye bağırdım kapının önündeki Doruk'a.
Aynadan son kez baktım kendime. Doruk'un benim için gönderdiği yüksek bel siyah ispanyol paça kumaş pantolon ve uzun kollu göğüs detayı bulunan cropu giyinmiştim. Bu kıyafetleri Doruk'un kendisi mi seçiyordu bilmiyordum ancak hem dün gece giydiğim elbise hem de şu an üzerimdeki bu parçalar kıyafeti seçen kişinin zevkli bir insan olduğunu kanıtlıyordu. En azından benim günlük hayatta giyindiğim sweatshirt ve mom jean ikilisine kıyasla fazlasıyla iyiydi. Suratıma makyaj yapma zahmetine girmemiştim çünkü Doruk'un benim için verdiği 10 dakikalık süreçte makyaj yapmaya zamanım kalmıyordu.
Artık hazırdım, diye geçirdim içimden.
Tuvaletten çıktığımda Doruk odanın kapısına kas yığını vücuduyla yaslanmış bir vaziyette beni bekliyordu. Siyah bir pantolon, üzerine geçirdiği siyah boğazlı kazak ve onun da üzerine geçirdiği uzun siyah bir kaban giyinmişti. Ayaklarına da siyah kısa botlarını geçirmişti. Şaşırtmayacak derecede yine siyahlara bürünmüştü.
Siyah kaşlarının altında bana diktiği gözleri birkaç dakikalığına geç kaldığım için bana öfkeli gibilerdi. Yüzüne 'kusura bakma Dorukcum birkaç dakikalığına kusmakla meşguldüm' diyebilmeyi çok isterdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOLUN YARISI
Teen FictionAklıma Şeker Portakalından Zeze'ye ait bir söz geldi: "Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bı...