KS - 3

19 2 0
                                    


   Belediyeden çıktık. Pazar yerinin orada, iki erkeğin bir kadına bağırıp dövdüğünü gördük. Kadını kurtarmaya çalışırken biz de saldırganlardan nasibimiz aldık. Ben babamdan dolayı alışkınım ama onlar pek öyle durmuyor. Kızları geri çektim. Sonunda kadını bırakıp gittiler. Kadını yerden kaldırdık. Yakında bulunan bir çeşmede, elini yüzünü yıkadık. İleride bulunan banka oturduk. Kadın kendisine geldiğinde bizimle konuşmaya başladı. Adı Aysun, bizim yaşlarda ama yediği dayaklardan erken çökmüş. Gözleri yeşil ve taktığı beyaz türban grileşmişti. Onu döven şahıslar tabi ki babası ve abisi. Dayak yemesinin nedeniyse giydiği eteğin bilek kısmının öncekilerden kısa olması. Gülşen ve Gülten bu olanlara çok şaşırdı. Ben Aysun'a ve yaşadıklarına şaşırmadım, onlara şaşırdım. Bunlar başka bir dünyadan sanırım.


   Aysun'un toparlaması için uğraşıyoruz. Onun yüzünü gülerken görmeliyiz. Yaptığım başarısız erkek taklidi hepimizi güldürmüştü. Gülen kadınlardan rahatsız olan çevrede boş dolanan erkekler bağırmaya başladı. Bu sefer onları taklit ettim. Gülüşmelerimiz her yere yayıldı. Etrafta kuş sesleri ve ılık esen bir rüzgâr kış vakti hepimizi ısıttı. Dördümüz telefon numaralarımızı paylaştık. Aysun maalesef ona dayak atanların yanına dönerken, Gülşen ve Gülten beni sokağımın başına kadar getirdi. Onların evlerinde nasıl yaşadıklarını merak ediyorum. Acaba onların böyle bir babası ve abisi var mı? Varsa bu kadar nasıl rahatlar? Anneleri nasıl biri? Eğer babaları ve varsa abileri, annelerini üzüyorlar mı? Telefondan soramam, nasıl bir ailede yaşadıkları muamma. Of, bir daha görüşünceye kadar bu düşüncüler kafamda dönme dolap gibi dönecek.


   Tekrar bahçeye geldim. Ablam oradaydı. Beni görünce pencereyi açtı. Pencereden girdim ve girer girmez, adeta babamın buzdan yapılmış heykeliyle göz göze geldim. Yine bağırır diye bekledim. Hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp içeri gitti. Ablamla sarıldık ve hemen odama çıktım. Üzerimi değiştirmeliyim. O da ne? Karşı binadan biri odama bakıyor. Şerefsiz. Pencereden gözükmeyen köşeye geçtim. En sevdiğim yeşil pijama takımını giydim. Yarım kalan kitabımı alıp okumaya başlamadan düşünceler havuzuna düştüm. Her kitap okuyanın kültürlü ve akıllı olmadığını düşündüm. Okuyup zulmeden, tecavüz eden, dayak atan o kadar çok insan var ki, bu yaşananlar mantıksız geliyor. Kişi önce kendisini eğitmeli. Belki dünya denen yer daha yaşanılır olurdu.


   Sonunda kaldığım sayfayı buldum. Kaç gündür bitiremediğim o sayfaya geri döndüm. Kadınların mutlu olduğu bir gezegen. Kitapta bu gezegene gidiyorum. Mutlu kadınların olduğu gezegende özel bir sistem var. Olumsuz düşünceler barındıranları sistem tespit ediyor ve gezegene almıyor. Gezegende kadınlarda erkeklerde mutlu bir şekilde yaşıyor. Kim yazdıysa kadınları hayal dünyasına hapsetmek istemiş olmalı. Benim gezegenim böyle değil. Evim bile böyle değil. Bunun örneği olan babam, şafak baskını yapan polisler gibi odama daldı.


''Bugün bir arkadaşım seni iki kızla beraber belediye binasında görmüş. Ne işin vardı orada? Gizli bir şeyler mi planlıyorsun? Zaten kapı varken eve gizlice girmen bunu doğrular nitelikte.''

''Belediyede bir işim yoktu. Orada bile değildim. Arkadaşın ne gördüyse yanlış görmüş. Eve gizlice girmem senin yüzünden. Hava aldım çamlıkta. Kapıdan çıksam beni engelleyecektin, sonra boğulacaktım burada.''

''Annenle ablan boğuluyor, doğru. Lafı değiştirme şimdi. Seni gören arkadaşımla beraber belediyeye uğradık. Ne hikmetse belediyede elektrik bakımı varmış, kameralarda bakımdaymış. Neyse ki belediyenin karşısında bir dükkânın kamerası açıkmış. Kamera kayıtlarına baktık. Tıpkı sana benzeyen, yanında iki kız olan birini gördük. Nasılda sana benziyor oysa. Arkadaşa ''Bu benim kız değil, haydi sen yanlış gördün ve tanımadın, bak ben bile tanımadım.'' dedim. Seni nasıl tanıyamadık değil mi?''

Kadınların SessizliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin