06.25 - Hücre
Bu ötende ne? Saatmiş. Saat! Hazır olmalıyım. Ama neye? Ne olacaksa denemekten başka çarem yok. Anahtar! Zaman azalıyor. Yazdıklarım! Gerçekten bu benim kaçışım olacaksa onları burada bırakamam. İç çamaşırıma sıkıştırayım. Acaba kapıyı açsam mı? Korkuyorum. Şimdi korkma zamanı değil Dilek. Başarabilirim. Daha bir dakika var. Ay, dayanamıyorum. Sonunda vakit geldi. Anahtarı takıp, kapıyı açtım. Ellerim, ayaklarım titriyor. Etraftı yeşil ışıklar aydınlatıyor. Önümü zar zor görüyorum. Yön duygum beni şaşırtmıyorsa yemekhaneye doğru yürüyorum. Sanırım yemekhanenin giriş kapısına geldim. Sol çaprazdaki asansörü zar zor fark ettim. Hemen asansöre bindim ve bulunduğum eksi üçten giriş kata yolculuğum başladı. Sessiz bir yolculuk oldu. Kapı açılıyor. Berk!
''Dilek, çabuk beni takip et.''
''Neler oluyor?''
''Şimdi anlatamam. Baban arabada bizi bekliyor.''
''Babam mı?''
''Zaman azalıyor, haydi.''
İnanılmaz bir şekilde Berk'in peşinden gidiyorum. Arabada babam bekliyormuş. Kafam karmakarışık oldu. Arabaya giderken yerde kanlar içinde yatan bir sürü siyah ceketlinin yanından geçtik. Arka kapısı açık bir araba var. Babam arabadan çıkıp, beni arka koltuğa bindirip, sonra yanıma geçti. Berk'te arabayı çalıştırdı. Arka camdan kaçtığımız yere baktığım zaman arabalara binen siyah giyimli bir grup gördüm. Eyvah! Ateş ediyorlar. Sanırım tekerleği vurdular. Berk gaza basıyor ama araba zikzak çizerek gidiyor. Sonunda frene bastı. Arabadan indik.
''Geç kaldık çocuklar. Dilek, neden o kadar oyalandın?''
''Veli amca, şimdi bunun sırası değil. Sonuç olarak geldi. Güvenmeyip, gelmeyebilirdi.''
''Haklısın. O zaman şuradan gitsek nasıl olur?''
''Haydi.''
Babamın gösterdiği ormanlık alana doğru koşuyoruz. Güneş doğmadığı için sisli havanın etkisiyle ormanda yolumuzu bulmak zor olacak. Bir şekilde koşuyorum ama göremiyorum. Ah, ayağım. Of, neye bastım? Keşke ayakkabı getirselerdi. Seste yok. Onları kaybettim sanırım. Neredeler? Bir ses yaklaşıyor sanki. Arkamdan gelen biri önüme geçip, beni bir anda sırtına aldı. Yüzüm sırtına dönük olduğu için kim olduğunu bilemedim ama yoğun sigara kokusu her şeyi açıklıyor. Babamın nefes nefese kalışını duydum ve indirmesini istedim. Beraber koşmaya başladık. İleride Berk'te koşumuza katıldı. Koşuyoruz ama nereye gideceğiz? Eve gitsek yakalanırız. Berk'in de başı belaya girdi. Bunlar ne planlıyorlar?
Ormandan çıktık ve karanlık hafif azaldı. Tam düzlük gibi bir yere geldik, karşımızda araba ışıkları belirdi. Işıkların gözlerimize çarpmasından donakaldık. Arabalardan siyah ceketli elemanlar indi. Berk kaçış yönümüzü değiştirdi. Arkamızdan birkaç kez ateş edildi. Yere yattık hemen. Kalktığımız gibi kaçışımıza devam ediyoruz. Gölge gibi peşimizden geliyorlar. Bu durumdan nasıl kurtulacağız? Üçümüz eminim hayatımız boyunca bu kadar koşmamışızdır. Zaten ayağımda acıyor. Ayağımın acısı sanırım bacağıma vurdu. Yorgunlukta olabilir. Biraz daha koşup, durduk. Tamda kaçış zamanı durmak, bilemedim. Ne olursa olsun kaçmalıyız.
''Berk, buraları bilmiyorum. Nereden gidelim?''
''Şu çakıllı yoldan gidersek, bir şekilde oraya ulaşabiliriz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kadınların Sessizliği
Science FictionDünyada erkeklerin egemenliği hüküm sürmektedir. Kadınlarsa bu egemenliğin sonucu olarak susturulmaya ve bastırılmaya zorlanmıştır. Kadınların hakları, erkeklerin kendi çıkarları doğrultusunda azaltılmıştır. Erkeklerin bu hükümdarlığı bitecek mi yok...