On beş gün sonra
Hangi yokların ertesi günündeyim bilmiyorum. Yemeklerden sadece sabah ve akşam olduğunu anlıyorum. Belki de akşam olan gece veya akşam öncesidir. En son buraya getirilişim hangi günün öncesi onu bile hatırlamıyorum. Hatırladığım, günlerce evlerine kızı gelmeyen bir anne ve tek sırdaşı olan kardeşini bekleyen bir abla. Bir de benim yokluğumda bütün mahalleye ziyafet düzenlediğini düşündüğüm bir baba. Aklımı muhafaza etmeliyim.
Kapı açıldı. Ellerimi kelepçelesinler diye direkt kollarımı uzattım. Şaşırdılar. Önceden ittirilerek çıkarıldığım odamdan, sakin bir şekilde çıktım. Yine beni adının zıttı odaya götürecek olmalılar. Odaya sandalye koymamışlar, akıllanıyorlar sanırım. Odaya beni getiren iki elemanla girdim ve odadan çıkmadılar. Karşımda geçen gün boş konuşan elamanın arkasında gördüğüm eleman vardı. Kapalı yerde güneş gözlüğü takması çok havalı. Kime neyin havasını atıyorsa artık. Bembeyaz odanın içine giren benim, o gözlük bana lazım. Bir tuşa bastı ve bana bakmaya başladı. Yani gözlerini göremiyorum ama yüzü bana dönük. Konuşmama hakkım varsa, burada kullanmaya karar verdim. Belki burada o hakkım bile yoktur. Hak mı bıraktılar?
''Dilek hanım, bugün çok uslusun. Düşüncelerinde böyle uslu olsa şuan özgür birisiydin.''
''Düşüncelerime başkaları karar verdikten sonra özgür olmanın bir anlamı yok.''
''Tamam. Yaptıkların hakkında konuşmak ister misin?''
''Konuşmak istemiyorum.''
''Bu sana pek bir fayda sağlamayacak ama bu usluluğun hoşuma gitti. Sana güzellik yapmak isterim. Hücrene geri gitmeden, istediğin bir şey var mı?''
''Aslında, kalem ve kâğıt verirseniz çok iyi olur ve biraz kitap, hatta bolca kitap.''
''İsteyince ne güzel konuşuyormuşsun değil mi?''
''...''
''İstediklerini hücrene ulaştıracağız. Bir daha çağırıldığın zaman böyle konuşursan sevinirim. Susarsan, görmek istemeyeceğin yöntemlere başvurabiliriz.''
Kim bu yılışık? Diğerlerinden farklı. Beyaz odanın içinde tek başıma kaldım. Odanın içinde ne yapacağım? Kendi kendime konuşmamı bekliyor olabilirler. Çok beklerler. Bu arada yöntemlerini merak ediyorum, ne yapabilirler ki, maksat gövde gösterisi.
Yemeğin yanında kalem, kâğıt ve kitap getirdiler. Şaşırtıcı bir şekilde dediklerini yaptılar. Bakalım kitaplar güzel mi? Ah, tahmin etmeliydim. Erkek propagandası olan kitaplar. Evlilikte Kadının Yeri, Kadınların Uyması Gereken Yüz Şey, Erkeklerin Başarıları. Gerçekten inanılmaz. En azından şu kâğıtlara buradan çıkabilirsem, yapacaklarımı ve daha bir sürü şeyler yazacağım. Ya da hayallerim. Bu yazacaklarım, buradakilerin eline geçmemeli. Yazdıklarımı, aradıkları zaman bulamayacakları, bulsalar bile hemen bulamayacakları bir yer yok. Her yer meydanda zaten. Üzerime saklasam olmaz, arada gelip sağlık kontrolü yapıyorlar, illa bulurlar. Tuvalet... Iyy, olmaz orası. Yatağın demirlerinin içi... Yere sabitlemişler. En klişe çözüm olan yatak ve yastık. Sadece nevresimleri ve kılıfları değişiyor. Sanırım olabilir. Onlardan iğne ve iplik talep etmeliyim. Yazdıklarımı yatağın ve yastığın içine koyar, sonra dikerim. Şimdi yemeğimi yedikten sonra, getirdikleri kitaplara bakarım.
On gün sonra
Yeni beyaz oda maceramda sustum ama yeni taleplerimi ilettim. İğne ve iplik isteğime ek olarak ayna istedim. Şüpheli yaklaştılar ve çoğu karşı çıktı. Kaş ve bıyık alacağımı belirttiğim zaman kabul ettiler. Zaten kaş ve bıyıklarımı uzun zamandır almamıştım. Rengârenk iplikler ve iğneler odama geldi. Onları boş bir köşeye bıraktım. Aynayı lavabonun oraya astım. Hazır ip varken kaşlarımı ve bıyıklarımı aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kadınların Sessizliği
Science FictionDünyada erkeklerin egemenliği hüküm sürmektedir. Kadınlarsa bu egemenliğin sonucu olarak susturulmaya ve bastırılmaya zorlanmıştır. Kadınların hakları, erkeklerin kendi çıkarları doğrultusunda azaltılmıştır. Erkeklerin bu hükümdarlığı bitecek mi yok...