-Multi baya merak ettiğinizi düşündüğüm Furkan ;) iyi okumalar :*-
'Rima asla moralini bozmuyosun biz onlara hadlerini bildiririz' -Hazal
'yani abi ıslık çalmak ne ve üç kişi gelmek ne sapıklarr' -Selen
'ama ıslık ne demektir biliyosun seni begenmisler farkındasin dimi ;)' -Masal
'yani bence de yakışıklı erkekler tarafından ıslık çalınmasi aşırı iyi olay ama yine de hadlerini bildirmeniz gerektiği gerçeğini degistirmiyo sapıklarr' -Deniz
Canım arkadaşlarımın destek mesajlarını okurken yarı baygın bir şekilde yatağımda yatıyordum. Ne düşünmem gerektiğini bile bilmiyordum. Ama aşk meşk konularında tam bir engelli olarak durum beni aşırı derecede germişti. Yani bu yeni bir şey değildi, ben küçüklüğümden beri bu tip bir olay yaşadığım her an bu şekilde buga girerdim. Elim ayağım titremeye başlardı gözüm kararırdı filan. Uzaktan Ege'yi izlemekte hiçbir problem yoktu, bakışmakta filan da öyle. Ama yüz yüze geleceğimizde bunların olacağını biliyordum. Hani stresten karnım ağrıyordu, yemek yemek istemiyordum çünkü midem bulanacak gibi olurdu, çarpıntı kalp krizi geçiriyormuşum gibi hissettirirdi vb şeyler.. Vücudumun garip abartılı anksiyetik tepkileri o derece maldı yani siz düşünün. Tam bir drama queen'lik abidesiydim, queenlerin de queeni olabilirdim hatta.
Şimdi anlatmazsam çatlarım o yüzden hemen geçmişte yaşadığım ve şu anki buglarımın sebebi olan trajikomik anımdan bahsedeceğim:
İlkokul birinci sınıftaydım, sınıfımda Kenan adında bir çocuk vardı. Birinci sınıftayken asosyalleğim zirvedeydi ve o zamanlar tek bir arkadaşım bile yoktu, sürekli sınıfta yalnız takılırdım. Maksimum sınıftan çıkma deneyimim düzenli olarak sınıfın dışına asılan panoları incelemekti. Bir gün nedense hiç kimseye bir zararım dokunmuyor olmasına rağmen sınıf öğretmenim beni yanına çekip biraz sosyalleşmemi önermişti. O şekilde mutlu olduğumu söyledim ama yok, ikna edemedim. O sırada bu Kenan bizi duymuş, gel Rima ikimiz oynayalım diye beni kovalamaya başladı. Ben de istemediğimi söylememe rağmen uğraşmaya devam etti benimle, ben de bir süre sonra onu kovalamaya başladım. Sınıfın dışına, bahçeye çıktık. Çocuk nasıl eğleniyordu anlatamam size, benim yaşımdaki çocukları mutlu etmek oyun davetlerini geri çevirmemek kadar kolaymış meğer diye düşündüm yani. Ama ben mutlu değildim. Bıkkın bıkkın onu kovalamaya devam ediyordum ki açık alana hiç alışık olmadığımdan olsa gerek ayağım takıldı ve yuvarlanarak düşmeye başladım. Sonuç: her yerim kan oldu, yüzümün yarısı canavara dönmüştü, iki hafta okula gidemedim, hocamız o günden sonra bana bir daha öneride bulunmadı, Kenan okuldan ayrıldı ve yüzünü bir daha asla göremedim, asıl korkunç olan kısımsa çocuğun okul başladığından beri benden hoşlandığını öğrendim. Yani ben çocuğa yarattığım tramvaya mı yanayım, yoksa bunun benim üzerimdeki anksiyete etkisine mi bilmiyorum. Gerçi şu an düşününce Kenan'a daha yazık olmuş. Üzücü gerçekten. Umarım artık kızlarla arası iyidir.. Eğer bir gün bunu okursan da burdan sana selam olsun Kenan lütfen beni affet. (Gerçek ismini söylemiyorum ama sen kim olduğunu anlarsın zaten :))
Yani bu her şeyin başlangıcı olan olaydı, bundan sonra da en ufak bir iltifatta bile panik atak krizlerim devam etti. Yani o an acılar içinde yarı baygın yatan Rima'nın halinden artık siz de anlayabilirsiniz.
Kapı yine sertçe açıldığında artık içeri kimin girdiğini biliyorsunuz :)
"Ablaa! Ne yapıyorsun?"
"Yatıyorum."
Yanıma gelip yatağımın yanına oturdu:
"Anlat bakalım noldu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PALMİYE ZAMANLARI
ChickLitPalmiye zamanları. Yani yaz. Yani mutluluk, eğlence, aşk ve drama. Bizim yazlıktaki kızlar çetesine özel bir terimdir bu, hikayemi okuyacaksanız siz de bizden biri olacaksınız demektir, bu da sizi de bu terime şimdiden alıştırmam gerektiği anlamına...