✍
"dikkatli ol, sakın düşürme. yoksa baba çok üzülür." hırsla kafasıyla onaylayıp elindeki tepsiyle sessizce yatak odasına girdi. mitsuki'nin ölüm haberini aldığı günden beri katsuki'yle düzgün bir iletişim kuramamıştım. annesinin ölümüne bu kadar üzüleceğini tahmin etmemiştim. o kadar şeyden sonra o kadını hala nasıl sevebiliyordu ki? annesiyse annesiydi. kadın hayatımızı zehir ediyordu, bir de arkasından mı ağlayacaktık? katsuki fazla duygusaldı. birkaç gün boyunca sürekli, durmaksızın ağlamıştı. hiçbir şekilde yanından ayrılmamış, sarılarak teselli etmeye çalışmıştım. ağlamayı kesmişti ama şimdi de kendisini odaya kapatmış ders çalışıyordu. günün yarısından fazlası böyle geçiyordu. iletişim kurmaya çalıştığımda zorlukla cevap veriyordu. kafasını dağıtmaya çalıştığını anlayabiliyordum ama bana karşı böyle olmasına gerek yoktu. gözlerimi devirdim. katsuki ne kadar ağlarsa ağlasın pişman değildim. iyi ki ölmüştü.
enaki'nin arkasından ben de odaya girdim. burnuma nüfus eden kokuyla istemsizce yüzümü buruşturdum. oda yine katsuki'nin kasvetli feromonlarıyla dolmuştu. üstüne üstlük panjurları ve bütün perdeleri kapatmıştı, odadaki tek ışık kaynağı çalışma masasının üzerindeki lambaydı. sabah sabah benim bile içim çökmüştü. bu hallerinden enaki de etkileniyordu. şu anda olduğumuz durum bile mitsuki'nin suçuydu. bize bulaşmasaydı ölüm de olmayacaktı. dirisi de ölüsü de zarardı. belki az da olsa keyfi yerine gelir diye pankek yapmıştım. ben verirsem yemezdi ama enaki verirse yerdi. "baba! bak, süpiş." yumulduğu test kitabından kafasını kaldırarak elinde tepsiyle kendisine gelmeye çalışan enaki'ye baktı. yüzünde küçük bir tebessüm oluştuğunda istemsizce ben de gülümsedim. şu evde kahkahalarımızın eksik olmadığı günleri özlemiştim.
paytak adımlarla yaklaştı katsuki'ye. sonunda bırakabilmişti beyefendi dersi. pardon da senin burada bir ailen var. acını yaşa, yaşama mı diyorum ben? en azından destek olmama izin ver, değil mi? ama yok, illa kendi bildiğini okuyacak. yakında patlayacağım birine ama kime patlayacağım bilmiyorum. enaki'nin elindeki tepsiyi alarak masaya koydu. o pankekleri yemezse zorla ağzına tıkardım. hem beni yanına yaklaştırmıyor hem de yaptığım pankekleri yemiyor. yok öyle dünya. hamile bir omega olarak alfama ihtiyacım vardı. sadece geceleri kokusunu almak benim de canımı yakıyordu. tanrıya şükür ki sancılarım çok olmuyordu. ilerde nasıl olurdu bilmiyordum ama çocuklarım benim canımı yakmamakta kararlıydı. enaki'ye olan hamileliğim çok rahat geçmişti, umuyorum ki bebeğiminki de sorunsuz geçer.
"gel bakalım prenses." koltuk altlarından tutarak enaki'yi kucağına aldı. bakışları kısa bir an bana dönse de hemen geri çekmişti. kaşlarımı çattım. bu alfanın derdi neydi? benden mi kaçıyordu? "babaya ne oldu?" enaki'nin burnunu parmakları arasında kıstırarak gülümsedi. yaydığı feromonlardan mutlu olduğunu anlayabiliyordum. "bir şey olmadı, bebeğim. neden böyle bir soru sordun?" minik ellerini babasının yanağına koydu. büyük kırmızı gözlerinin karanlık da olsa dolduğunu görebiliyordum. her ne kadar kucağıma almak istesem de şu anda babasıyla birlikte olması daha doğru olurdu. çatallı çıkan ince sesiyle konuştu. "baba benimle ilgilenmiyoy, beni aytık sebmiyoy." bir anda ağlamaya başlayınca zorlukla yutkundum. gerçekten, artık ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. evliydim, bir anneydim ama hala küçüktüm. daha yirmi yaşımdaydım. bana bile ağır geliyordu, miniğime nasıl gelmesindi ki? yaşadığım hayatı onun da yaşamasını istemiyordum. bunun için canımı bile verirdim. çoktan birinin ölümüne sebep olmuştum, olmaya da devam edecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
culaccino - bakudeku
Fanfictionbakudeku [omegaverse, yarı texting, özgünlüksüz au] alfa katsuki x omega izuku +81**: bakugou katsuki, seni boktan alfa. geçen yaz bir kızın oldu, tebrik ederim. baba oluşunu kutlayalım istersen, ha? (görüldü) 📌uyarı: karakterlerin hepsi reşitti...