✍
"teşekkür ederim, oğlum." zorlukla gülümseyerek katsuki'nin yanına oturdum. o kadar gergindim ki ellerimin içi terden sırılsıklam olmuştu. madem bu saatte uçağın var, sabahtan gelsene. gecenin bir yarısı gelinir mi? eğer enaki uyuyor olsaydı ve zil sesine uyanmış olsaydı kıyameti kopartırdım, uyanık olduğuna şükretmeliydi.
sağ elimi karnıma atarak koltukta geriye yaslandım. kendimi aşırı kastığımdan olsa gerek karnımda hafif bir sancı vardı. az önce yaşadığım endişe ve korkuyu vücudumdan atamamıştım, sanki üzerimde koca bir kaya vardı ve beni ezmeye çalışıyordu. üstelik çok yorgundum, bir an önce uyumak istiyordum. katsuki'nin rahatlatan feromonları burnuma iliştiğinde kaşlarımı çatarak ona döndüm. yüzüne yerleştirdiği küçük tebessümle bana bakarak elimi tuttu. üzerimdeki gerginliği anlamış olmalıydı. lafta ona destek olan kişi ben olacaktım, acısı çok tazeydi ve babası evimize gelmişti. benim ona destek olmam gerekiyordu, onun bana değil. gerçekten berbat bir eştim. içime dolan ağlama isteğini bastırarak bende ona gülümsedim. bu çok saçmaydı, her şey çok fazla saçmaydı. neden bir anda ortaya kamera çıkmıyordu? "kestik!" diye yükselen bir ses ihtiyacım vardı.
"eminim ikinizde bu saatte neden evinize tünediğimi sorguluyorsunuzdur. rahatsızlık için tekrardan üzgünüm çocuklar ama... açıkçası pek cesaret edemedim. yani sonuçta mitsuki enaki'yi kaçırdı. eşimin yaptığı şey adına ikinizden de özür dilerim." kucağında uyuklayan enaki'yle birlikte yavaşça oturduğu yerde eğildi. beklediğim gibi birisi çıkmamıştı. ben mitsuki gibi birini hatta mitsuki'den daha beter birini bekliyordum. alfa olduğu belliydi ama fazla pasif görünüyordu. sanırım katsuki'nin kime çektiğini anlamıştım. "hem sizi hem de enaki'yi görmek istedim, bir kere de olsa. yurt dışına çıkacağım, uzun bir süre de dönmeyi düşünmüyorum. belki de hiç dönmem, bilmiyorum. mitsuki'nin olmadığı bu şehir, bu ülke bana dar gelir artık." yüzündeki hüzünlü gülümsemeyle zorlukla yutkundu. çok aşık olmalıydı. bu adam öyle bir kadına nasıl aşık olabilmişti? mitsuki çiğ çiğ yerdi adamı.
boşta olan koluyla çantasından birkaç dosya çıkardı ve önümüzdeki sehpaya koydu. "bir de bunlar var. bakugou şirketi... artık sizin çocuklar." bir anda öksürmeye başlayan katsuki'yle yerimden sıçradım. zaten ağlamaklı bir şeyim, neden ani tepkiler veriyorsun? insan haber verir öksürük krizine girmeden önce, değil mi? sehpadaki suyu alarak hızla içirdim ona. bunda bu kadar şaşırılacak ne vardı? senden başka çocukları yok zaten, başka kime devredeceklerdi şirketi? madem artık şirket katsuki'nin hukuk okumasına gerek yoktu. otursun masa başına, akşama kadar şirketle uğraşsın. batırmadığı sürece zengin kalabilirdik. gerçi batırsa da sıkıntı olmazdı, benim param fazlasıyla bize yetiyordu. "a-anlamadım, ne?"
"annen şirketi zaten sana bırakacaktı, katsuki. sen bizim oğlumuzsun." bu sefer çantasından büyük bir zarf çıkardı. kendisini zorluyor gibiydi, sanki anlatmak zorundaymış gibi. zarfı bana uzatınca kaşlarımı çattım, tereddütle aldım elinden. bu neydi? "mitsuki sana vermemi istedi, izuku. senin dışında kimsenin okumaması konusunda da tembih etti, tek başına oku. katsuki'ye bile gösterme." katsuki'ye bile mi? oğlundan mı gizliyordu? karanlık biriydi, kim bilir ne yazıyordu içinde. yine bana karşı boş tehditler savurduğuna emindim. belki de bu sefer oğlundan ayrılmam gerektiğine dair koca bir nutuk çekmişti. neden olmasındı ki? her şeyi beklerdim. aniden bedenimi saran baskıyla vücudum kasıldı, sinirle katsuki'ye döndüm. tepkilerini feromonlarına yansıtmasa olmuyor muydu? yaydığı tehditkar feromonları vücuduma baskı yapıyor sancımın şiddetlenmesine sebep oluyordu. ona bağlıydım, üzerimdeki etkisi her anlamda fazlaydı. sinirini daha sonra da gösterebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
culaccino - bakudeku
Fanfictionbakudeku [omegaverse, yarı texting, özgünlüksüz au] alfa katsuki x omega izuku +81**: bakugou katsuki, seni boktan alfa. geçen yaz bir kızın oldu, tebrik ederim. baba oluşunu kutlayalım istersen, ha? (görüldü) 📌uyarı: karakterlerin hepsi reşitti...