2 ∫ Tatlı Sis

135 34 2
                                    

BÖLÜM 2:

"Tatlı Sis"

#Ruelle - Monsters

#Halsey - I'm not a woman, I'm a God

Artistik Anatomi dersinde yaşadığım tuhaf olaylar dizisinin ardından evime geldiğimde bir nebze de olsa huzur bulacağımı ummuştum.

Çantamı gelişigüzel Amber'in büyükannesinden kalma antika berjere fırlatıp kendimi de berjer ile takım olan pofuduk üçlü koltuğa bıraktım. Amber bu hareketimi görseydi kafayı yerdi muhtemelen. Evimiz müze gibi tarihi eserlerle dolu olduğundan müze görevlisi gibi gereksiz bir özen gösterirdi. Friends'teki Ross Geller'ın dişi versiyonu desem yanlış olmazdı sanırım. Ross bile bir noktada her şeyi akışına bırakmıştı ama sevgili ev arkadaşım kesinlikle öyle bir tip değildi. Evindeki eşyalara dünyanın en değerli hazinesi gibi özenle bakardı.

Amber ile paylaştığımız iki katlı öğrenci evi diğer öğrencilerinkinden oldukça farklıydı. Kapıdan içeri adımı attığım anda kendimi Yeşilçam filmlerindeki nostaljik zengin evlerinden birinde hissediyordum. Hoş, Yeşilçam'da bütçe sıkıntısı olduğu için ev dekorasyonları çoğu zaman sade olsa da Amber'in büyükannesinden kalma bu ev son derece gösterişliydi. Evin bir duvarını gömme ahşap kitaplıklar kaplıyordu. Kitaplıklar klasiklerden eski dergilere, ansiklopedilerden külliyatlara kadar son derece zengin ve sahaflarda bile bulunamayacak kadar nadir eserlere ev sahipliği yapıyordu. Kitaplıkların bitişiğinde sedef işlemeli bir masa vardı. Masanın üzerinde Fransız malı antika bir gramofon vardı. Masanın altındaki raflarda Edith Piaf'tan Leonard Cohen'e uzanan sayısız sanatçının yer aldığı bir plak koleksiyonu vardı.

Raflardan birine elimi uzatıp rastgele bir plak seçtim.

Led Zeppelin'in 4. Albümü geldi elime. Güzel seçim. Plağı gramofona yerleştirip müziğin salonu doldurmasını bekledim. Tatlı melodi kulağımdaki pası silmesini dilerken gözlerimin pası da silinmiş olmalıydı. Ancak şimdi fark edebilmiştim evdeki tuhaflığı. Odanın ortasına Disney filmlerindeki gibi peri tozu serpilmişti sanki Daha hiç görmediğim bir toz bulutu gibiydi. Hatta kutuplardaki Kuzey Işıkları'na benzediğini söylesem yanlış olmazdı. Kırmızının tonlarındaki bu iz yer yer mora hatta maviye kadar geniş bir renk skalasında parlıyordu. İz salonda zikzaklar çiziyor ve üst kata çıkan merdivenlere kadar uzanıyordu. Hatta bir ucu da geniş pencereli Fransız balkonda bitiyordu. Sonuna kadar açık pencereden gelen rüzgârın etkisiyle perdeler uçuşuyordu ve ışıltılı iz soluklaşıyordu.

Bu da neyin nesiydi?

O an bütün uyuşukluğum geçti ve tedirginlik beni etkisi altına aldı. Giderken o pencerenin kapalı olduğuna emindim. Evden çıkmadan önce tüm pencereleri dikkatlice kontrol etmiştim çünkü. Yaşadığımız mahallede son zamanlarda sık sık hırsızlık vakaları yaşanmaya başladığı için Amber ile daha çok dikkat eder olmuştuk. Üstelik evimiz apartmanın ikinci katındaydı ve pencerelerin de eski olduğu düşünülürse balkondan tırmanıp eve girmek çok da zor değildi. Tedirgince pencereye yaklaşıp bir zorlama olup olmadığını kontrol ettim. Kapı kilidinde ya da pervaz ile birleştiği noktada hiçbir zorlama işareti yoktu. Yine de bu bir hırsızlık girişimi olmadığı anlamına gelmezdi. Eğer eve biri girmişse hâlâ burada olabilirdi. Belki de bu tuhaf sis hırsızların sıktığı bir çeşit uyuşturucu maddeydi. Eğer evde birisi varsa benim eve girdiğimi hatta şu anda tüm sesleri bastıran müziğin sesini duymuş olmalıydı. Ağzımı ve burnumu tişörtümün eteğiyle kapatıp korkuyla etrafımı taradım. Şu anda güvende değildim.

Ayrıca bu ışıltılı izler durumu daha da ürkütücü hale getiriyordu. Yakamoza benzeyen ışıltılı bir sis gibiydi. Korunaklı olmayan penye tişörtümden duyumsadığım kadarıyla kadın parfümüne benzeyen tatlı, hafif bir kokusu da yayıyordu sis. Hatta bir parfüme benzetecek olsam Hypnotic Poison bile diyebilirdim. Fakat evde kimse bu parfümü kullanmıyordu.

KAN FIRTINASI - Lilith'in Kızları Serisi 1. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin