1•

22K 774 461
                                    

soleil soleil - pomme


Islaklıkla tutturduğu şarkı eşliğinde patika yolda bisikletini sürüyordu Jeongguk. Sepetindeki tazecik meyvelerin ve çiçeklerin kokusu rüzgarla burnuna doldukça gülümsemekten alıkoyamıyordu kendini.

Meyvelerden reçel yapmasını isteyecekti annesinden. Babası da kızmamıştı ona bu sabah ,keyfi oldukça yerindeydi, ta ki ne ara olduğunu anlamadığı bir şekilde kendini yerde bulana kadar sürdü bu keyif çatması.

"Ah!"

Avuç içleri ve yarım şortu yüzünden açıkta kalan dizleri toprak zeminle buluşmuş, acıyla yüzünü buruşturmuştu Jeongguk.

"Biraz daha dikkatli sürsene şu bisikleti !"

Adeta kükreyen, kalın sesli adamın tepkisiyle irkildi. Jeongguk'un cevap vermesine müsade etmeden devam etmişti.

"Bütün dosyalarım çamur oldu senin yüzünden Omega. "

Tatlı kiraz çiçeği kokusundan onun omega olduğunu anlamıştı

"Ben , ben özür dilerim. Toplarım hemen. "

Telaşla uzun boylu,esmer tenli adama yardım etmeye başladı kafasını bile kaldırmadan. İkisi de aynı anda aynı yeşil renkli dosyaya yönelmişti, elleri birbirine değmiş, Jeongguk kolundan yayılan elektrik hissi ile ürpermekten kendini alıkoyamamıştı. Gözlerini kaldırıp karşısındaki uzun adama baktı sonunda. Yakışıklı yüzünü gördüğünde yutkundu. İçinde anlamlandıramadığı bir his belirmişti elleri değdiği andan itibaren. Bu garip hissi adlandırmaya çalışırken yeniden çarptığı adamın sesini işitmişti.

"Bu çiçekler de neyin nesi? Hayır , hayır ..."

Adam kolundaki çiçeklere dehşet içinde bakarken Jeongguk hala neler olduğunu anlamamıştı.

Uzun olan Jeongguk'un kolunu kavrayıp iki yana çevirdiğinde kendi kolundaki çiçekleri de görebilmişti sonunda.

"Aaa! İpek otu çiçekleri! Hem de lila, çok severim! Çok nadirlerdir , biliyor musunuz? " dedi mutlulukla Jeongguk.

Jeongguk'un aksine bu durumdan hiç hoşnut değildi diğeri.

"Benim ruh eşim sen misin yani?" Ses tonundan bile belliydi bu.

"Aa, ben o kısmı tamamen unuttum ama çiçeklerimiz çok güzel değil mi - değil mi ? Mmmm, isminizi bile bilmiyorum. "

Taehyung hâlâ yerde olan bedeni kolundan tutarak kaldırdı. Derin bir nefes aldı konuşmaya başlamadan.

"Taehyung , Kim Taehyung . "

"Ben de Jeongguk , Jeon Jeongguk!" dedi sevecen bir tavırla Jeongguk.

"Cidden yakışıklı bir ruh eşim varmış ..." diye içinden geçirdi baştan aşağı Taehyung'u incelerken . Ona hayranlıkla bakıyordu.

"Bak , benim işe dönmem gerek . Şu işi bu akşam konuşmalıyız. Ben iki gün içinde Seul'e dönüyorum zaten."

"Seul mü? Orası çok büyük diye duydum bayım. " dedi şaşkınlık ve hayranlık karışımı bir tonda Jeongguk . Ruh eşi olduğuna göre onu da götürürdü belki, sonuçta ayrı nasıl yaşayacaklardı ki? Aksi aklının ucundan bile geçmiyordu.

"Bu akşam bize gelin öyleyse, annem de çok güzel yemekler yapar. Şu yolun başındaki sarı ev bizim . " dedi parmak uçlarında yükselerek işaret ettikten sonra Jeongguk.

"Tamam , tamam . " diyerek sarı dosyayı aldı ve işine dönmek üzere ilerlemeye başladı.

"Bir bu eksikti , başıma bela olmasa bari bu velet..." diye düşündü oflayan Taehyung.

Les heures infinies | taekook |OmegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin