soobin dolan gözlerini kırpıştırıp, akan birkaç damla gözyaşını eliyle sildi ve hızla ilerlemeye devam etti. kırgında ama daha çok kızgındı. hiç mi sevmemişti?
kullanıldığını hissetmişti. 'neyim ben, cinsel yönelim testi mi?'
dershaneye geldiğinde içeri girmeden yandaki kamelyaya geçti. içinde tahta bir bank ve yine tahta bir masa duruyordu. dershane ve bahçesi de haliyle küçüktü.
arka cebindeki bitmek üzere olan sigara paketini çıkardı. biraz olsun rahatlamaya, unutmaya ihtiyacı vardı. derslere bile odaklanamıyordu.
sigarayı kıvrımlı dudaklarının arasına aldı ve ön cebindeki çakmağı çıkardı. sol elini, her ne kadar rüzgar esmese de el alışkanlığıyla ateşe siper etmişti.
ucu yanan sigaraya baktığında unutmaya çalıştı her şeyi. dokunuşları, göz kapaklarını en ufak detayıyla izleyip kirpiklerini sayabildiğ beraber uyandıkları sabahları, dudaklarını, sıcaklığını, terk edilişini ve iki yabancıya dönüşmelerini.
bir anda olmuştu. ne bir sebep ne de bir bahane sunmuştu. belki saçma bir bahane bile olsa bu kadar yıpranmazdım diye düşünüyordu soobin. sebebini bilmediği bir ayrılık, sebebini bildiğinden daha çok acıtıyormuş gibiydi onun için.
dumanı içine çektiğinde bir süre sigara dumanını ağzının içinde bekletti. kaşlarını çatıp gökyüzüne dikti. verdiği her bir nefeste kalbinin yavaşladığını hissetti, bir süredir ona iyi gelen sadece sigaraydı.
çakmağı paketin içine atıp cebine koydu ve parmaklarının arasındaki sigaranın külünü kaldırıma döktü.
"ne güzel soru soruyorsun."
gelen tanıdık sesle kafasını kaldırdı soobin. kahverengi uzun saçları ve açık teniyle hueningkai karşısında duruyordu. sanırım onun uzun zamandır böyle karşılıklı konuşmamışlardı.
soobin cevap vermeden sigarasından bir nefes daha alıp kafasını başka yöne çevirdi.
"hep böyle mi olacak?"
soobin histerik bir gülüş bıraktı ortaya. daha sonra gözlerini hueningkai'ye çevirdi. gözleri kızarmış ve yorgun görünüyordu. buna rağmen alaycı bir tavır takınmıştı.
"ne bekliyorsun benden? az öne kız arkadaşınla tanıştım kai."
"neden her şeyin suçlusu benmişim gibi davranıyorsun?"
soobin sinirle kapanan avuçlarını yumruk yapıp sertçe sıktı kendine hakim olmak amacıyla.
"sensin çünkü." dedi düz bir sesle.
"değilim." dedi küçük olan.
soobin hızla kai'ye doğru ilerleyip işaret parmağını ona doğru savurdu. siniri kontrol etmek şu an onun için çok zordu.
"anlat o zaman, bana yanlışımı söyle kai. nerede hata yaptığımı söyle!"
sesini yükseltince hueningkai etrafına bakındı birileri bakıyor mu diye. daha sonra hızlıca soobin'e döndü. neler oluyor o da anlamıyordu.
"ama artık bir şey söyle bana."
hueningkai titreyen dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini sertçe yumdu ve kafasını iki yöne salladı. 'yapamam' diye mırıldandı içinden. ardından bir damla yaş süzüldü sol gözunden.
soobin hırsla kısa olanı pürüzlü duvara ittirdi ve yakalarından tuttu. kaba kuvvet uygulamak istemezdi fakat başka çare bırakmıyordu. bir şeyler öğrenmek için sınırları zorlaması gerekiyordu.
"o kızla neden sevgilisin, kızlardan hoşlanmıyorsun sen!" gerçekleri yüzüne teker teker söylemeye başladığında hueningkai olduğu yerde sarsılıp tekrar sırtını duvara çarptı.
"bana cevap ver kai, susamazsın." kai gözlerini aralayıp karşısında çatılmış kaşları ve dolu gözleriyle bakan soobin'i gördü.
"yapamam, ben senin gibi değilim." dedi, o da sesini yükseltmişti. fakat kamelya ücra bir köşedeydi ve dershane öğle aralarında normalden daha boş olurdu.
"beni istemezler, seni destekledikleri gibi desteklemezler."
"saçmalama." yakalarını bırakıp geriye sendeledi soobin.
"babam kabul etmez, kalacak yerim mi var başka?"
"ben," dedi soobin hafifçe eğildi ve hueningkai'nin gözlerine baktı. "ben vardım, kimse yoksa ben vardım."
"aynı şey değil." hueningkai toparlanıp gözlerindeki yaşları sildi ve yakalarını düzeltti, kırışmıştı.
"bir kız arkadaşım olduğu için benimle gurur duyuyorlar."
"değecek mi peki?" dedi soobin pes edercesine iç geçirip arkasındaki banka kendini bırakırken. hueningkai ise kafasını kaldırıp soobin'e baktı.
"değecek mi onların tebriğini kazanmak için gerçekten sevdiğin birinden vazgeçmene?"
hueningkai son defa göz yaşını silip arkasına dönmeden uzaklaşmaya başladı oradan. gözlerini yumup ileri doğru koşmaya devam ederken arkadan gürültüyle karışık gelen soobin'in sesini duydu.
"gerçeklerden kaçamazsın."