on iki

235 38 13
                                    

"bölüyorum ama," dedi yeonjun baş parmağıyla içeriyi işaret ederek. "oranın durumu pek iyi değil."

soobin arkasını eliyle silkeleyip kafasını salladı ve yeonjun'a doğru yürüdü. "bana geçelim, sen de bi taksi çağır." gamzeli oğlan sol arka cebindeki telefonu çıkarıp taksi çağırmaya koyuldu.

"kai." dedi yeonjun içeri girmeden önce. hueningkai ise hâlâ oturduğu yerde, az önce oturduğu şekilde duruyor ve yüzüne vurulan gerçekleri kendi içerisinde sindirmeye çalışıyordu.

"hyuka!" diye bağırdı yeonjun. bu, hueningkai'nin olduğu yerden sıçramasına ve soobin'in de ortaya sessiz bir kıkırtı sunmasına sebep olmuştu. ellerini dalgalı saçlarında gezdirip gözlerini soobin'in gülümsemesinden çektiğinde kendi dudağında da belli belirsiz bir gülümseme oluşmuştu.

"ha?" dedi kaşlarını kaldırarak. "içeridekileri getirmeme yardım et, taksi gelene kadar hava alsınlar." hueningkai hızla kafasını sallayıp içeri girdi.

önce taehyun'un kolunu omzuna geçirdi ve elini beline sardı. zayıf bir çocuktu, taşımak çok da zor olmamıştı. daha sonra içeri tekrar girip beomgyu'yu almıştı. bu çocuk cidden çok zordu. dışarı, onların yanına çıkana kadar saçma şeyler hakkında konuşmuştu ve tek bir düzgün cümle bile kuramıyordu.

takside yeonjun'un evine giderken ise şoföre sürekli bir şeyler söylemişti diğer ikisi. sarhoşken onlara katlanmak normalden kat kat daha da zor oluyordu.

eve varmaları yaklaşık yarım saatlerini almıştı. ücreti ödedikten sonra arabadan inmiş ve tenha sitenin önünde duraksamışlardı. yeonjun site kapısının yanındaki blokta, ikinci katta oturuyordu. soobin birkaç kez gelmişti fakat diğerleri pek uğramazdı buraya. genelde dışarıda buluşmayı tercih ederlerdi.

hueningkai taehyun'un, yeonjun da beomgyu'nun koluna girdiğinde gitmeleri gereken uzun bir yol vardı. slında uzun değildi fakat ikinci bir insanı taşımak yolu gözlerinde fazlasıyla uzatıyordu.

güçlükle apartman kapısını açtılar ve asansöre bindiler. beomgyu sızmak üzereydi, gözleri belirli aralıklarla kapanıyor, kafası boşluğa düşünce de irkilerek uyanıyordu. taehyun ise boş gözlerle etrafına bakınıp tek bir kelime bile etmiyordu.

kapının önüne geldiklerinde yeonjun arka cebinden anahtarı çıkarıp soobin'e uzattı. soobin ise kapıyı açtı, içeriye geçti ve yeonjun'a onları oturma odasına götürmesi için koridorun ışığını açtı. oturma odasından ziyade misafir odası görünümündeydi. duvara yaslanmış bir yatak ve hemen karşısında büyük bir koltuk duruyordu. beomgyu ve taehyun da açılabilen koltuğa geçmiş, muhtemelen gecenin en derin uykusuna dalmışlardı.

soobin deliksiz uyuyan iki gence baktıktan sonra uzerindeki deri ceketi çıkardı ve içindeki kırık beyaz tişörtü ile kaldı. siyah bol kotunun arka cebindeki sigarasına uzandığında arkasını döndü karanlık odaya. misafir odası ile mutfak duvarı yan yanaydı ve karşılarında uzun bir koridor vardı. soobin duyduğu seslerle kapının eşiğinde durdu ve mutfağa kulak verdi, hueningkai'nin sesiydi.

" hayır arkadaşlarımlayım." sesi yorgundu. kafasını yavaşça öne uzatıp mutfağa baktı. hueningkai arkasını tezgaha yaslamış, tek eli alnını ve gözlerini kapatırken telefonuyla konuşuyordu.

" duymadım aradığını, gürültü çoktu." kafasını çekip duvara yaslandı ve dinlemeye devam etti soobin.

" ne demek nerdeydin? söyledim ya çıkarken." derince bir nefes verdi ardından. " her zaman takıldığım insanlar yeojin."

" abartıyorsun. üzerime bu kadar baskı kurmanı istemiyorum." saçlarını geriye atıp telefonundaki kıza gözlerini devirdi. " çağırıyorlar gitmem lazım." ardından telefonu kapatıp balkona geçti. soobin ise yaklaşık on dakika bekleyip o da mutfağın balkonuna ilerlemişti.

sigarasını parmakları arasına alırken küçük masanın yanındaki diğer sandalyeye de o oturdu. kaşlarını refleksle çatmış, ateşiyle sigarasını yakmıştı.

"çok içmiyor musun?" dedi hueningkai ağzında geveleyerek lafı. gözlerini dizlerinin üzerindeki ellerinden çekip soobin'e baktı.

" sanırım." dedi soobin mimiksiz bir yüz ifadesiyle. evet, aşıktı hueningkai'ye. ama yaptığı şeyden sonra güler yüzle eskisi gibi devam etmek ona hem kullanılmış hem de ikinci bir seçenekmiş gibi hissettirirdi sadece.

" özür dilerim soobin." sırtını duvarla birleştirip gözlerini kapattı. " çok düşündüm dediklerini."

" sen haklıydın. benim hayatıma yön vermelerine izin vermemeliydim." gözlerini araladığında şaşkın bir çift göz ona bakıyordu. sanırım bu kadar hızlı anlamasını beklemiyordu.

" benim senden, sizden başka kimsem yok ki." soobin yarıladığı sigarasını küllüğe tutturup o da arkasına yaslanarak kai'ye eşlik etti.

" sen ne yaparsan yap, bana ne kadar zarar verirsen ver, dönüp dolaşıp sığınacağım kişi sensin hueningkai." yutkunduğunda ağzındaki sigara kokusu bütün bedenine yayılmıştı adeta.

" senden vazgeçemeyeceğimi benden de iyi biliyorsun. neden yapıyorsun bunu?" ona doğru bakan bedene çevirdi gözlerini soobin. ne kadar beklenti içindeyse, o kadar da umutsuzdu o gözler.

" benim kalbim yeniden atmak için seni bekliyor, yatağımın sol yanı hâlâ soğuk." sigarasını küllüğe bastırarak söndürdü. "ama senin yatağının sağ tarafında başka biri olduğu sürece, ben oraya tekrar giremem."

hueningkai'nin cevabını beklemeden ayaklandı ve yeonjun'un onlar için ayarladığı odaya, salona ilerledi. hueningkai'nin verecek cevabı var mıydı onu bile bilmiyordu, bunu hueningkai bile bilmiyordu.

böyle mi olacaktı, insanı sonsuz derecede mutlu kılan şey, aynı zamanda üzüntüsünü kaynağı mı olmalı?

xox

OKUL ACİLMADAN SON YB AGLİCAM STRESTEN

amnestyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin