5. BÖLÜM

152 13 13
                                    

Normal bir öğrenci olamamıştım senelerdir. Giysi odamda saç ve makyajımı yapmış bir şekilde üzerimde iç çamaşırlarımla dikilerek seminer derslerimden bir grubumla buluşup ders çalışmaya gideceğim için uygun bir şeyler bakınıyordum. Ancak neyin uygun olacağını bilmiyordum. Bir ev buluşması olacaktı. Evde bulunduğumda pahalı pijamalar, gecelikler veya sabahlıklar giyiyordum. Dışarı çıktığımda ise normal bir öğrencinin özel bir gününde giyeceği türden kıyafet seçimlerim oluyordu. Öğrenciler ne giyerdi?

En sonunda toprak tonlarında havuç kesim kumaş pantolon ve üstüne yine aynı tonlarda boğazlı hafif bol bir kazak seçtim. Ayakkabı ve çanta seçimlerimin asla bir öğrenci hayatına uygun olmayacağını bildiğim için ayakkabı olarak gözüme hoş gelen leopar desenli Louboutin So Kate, çanta olarak da klasik deseninde içine iPad'imi de sığdırabileceğim bir boyutta olan Louis Vuitton sırt çantamı aldım. Kıyafetimle aynı tonlarda kaşe paltomla birlikte aşağı indim. Ev oldukça sessizdi. Büyükannem işleri olduğu için benden önce evden çıkmıştı. Kapıyı açar açmaz karşımda gördüğüm adamla irkildim.

"Merhaba. Elizabeth Landers?" dedi elinde kocaman bir kutu olan tanımadığım adam.

"Evet, benim," dedim şaşkınlıkla.

"Sizin için. Afiyet olsun." Kutuyu bana uzattığında almadım. Böyle beklenmedik sürprizler karşısında çok tedirgin oluyordum.

"O nedir? Kapağını açabilir misiniz? Ben bir şey sipariş etmedim." Kaşlarımı çattım. Adamı ilk önce baştan aşağı süzdüm. Herhangi bir kargocudan daha çok özel hizmette gibiydi. Arkadaki beyaz bir minibüs olan aracına baktım. İçinde başka kimse yoktu. Adam dediğimi yapıp kapağı açtığında bir notla birlikte dün kafede yediğim harika kekin sıcaklığı ve kokusu yüzüme çarptı. Notu içinden aldım. Sürprizin kimden olduğunu çoktan anlamış olmamın verdiği rahatlıkla "Teşekkürler, kapatabilirsiniz. Arabama götürebilir misiniz kutuyu?" dedim ilerideki G63'ümü işaret edip kilidini açarak.

Adam kutuyu ön koltuğa koydu. Ben de tekrar teşekkür edip arabamın başında ikiye katlanmış sert ve dokulu kâğıtta yazan notu açtım.

Haftaya tatlı başla diye...

-Nicholas Cooper

Kendi el yazısı üzerinde parmaklarımı gezdirdim. Böyle bir jest hiç beklemiyordum. Öncesinde beni tedirgin etse de şimdi çok hoşuma gittiğini kabul etmem lazımdı. Gülümseyerek direksiyon başına geçtim. Notu çantama attıktan sonra bana gönderilen buluşma konumuna doğru yola çıktım.

Bir saat kadar sonra ayarladığımız buluşma saatini biraz geçirmiş bir şekilde arabayı bir apartmanın önüne park ettim ve elimde kek de dahil diğer eşyalarımla zorlanarak zile bastım. Birkaç kat çıkınca grubumdan olan ama ismini unuttuğum ev sahibi çocuk kapıyı açtı.

"Elizabeth! Hoş geldin. Biz de başlamak için seni bekliyorduk," dedi çok sıcakkanlı bir gülümsemeyle.

"Kusura bakmayın beklettiğim için. Biraz trafiğe takıldım ve bir de tatlı getirdim çalışırken yeriz diye." Kekin tamamını yemem mümkün değildi zaten. Bu fikrin yolda aklıma gelmesi çok iyi olmuştu o sebeple.

"Ne kadar düşüncelisin. Ben alayım onu. Çocuklar abur cubur bira falan getirmişlerdi ama tatlımız yoktu. Sen içeri geç keyfine bak. Ben mutfağa götüreyim servis için." Elimden kutuyu alınca yükümün azalmasıyla rahatlayıp içeri geçtim.

İçerde ev sahibinin karşıladığı kadar sıcak karşılanmadım elbette. Bunu yadırgamıyordum. Bu mesafeye ben neden olmuştum. Ki zaten çok samimi olma gibi bir planım da yoktu.

İTAAT (Değişim #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin