1. BÖLÜM

498 19 26
                                    

17 Ocak 2017, Salı

Okulumun son dönemi bugün başlamasına rağmen sadece seminer derslerimin olmasının getirdiği rahatlıkla uyandım büyük yatağımda. Saten uyku gözlüğümü çıkarıp solumdaki komodinin üstünde olan ve odamın opak perdelerine rağmen görebildiğim saate baktım. Brunch yapabilirdim keyifle. Ayağa kalkıp migrenim için dün gece kapatmak zorunda kaldığım perdelerimi açıp odama ışığın girmesini sağladım hemen. Pencereden baktığımda ise havanın yağışsız olduğunu gördüm. Bu da okula kendim gidebileceğim demekti.

Banyoma gidip elimi yüzümü yıkadım. Aynadaki yansımama baktığımda ise migrenden bir kez daha nefret etmiştim. Yüzümün her bir santimi balon gibi şişmişti. Los Angeles'tayken migrensiz yaşadığım zamanlar sanki asırlar öncesi gibiydi.

Daha fazla vakit kaybetmeden üstümdeki şortlu buz mavisi saten pijama takımımdan olan sabahlığımı giydim. Yemek için sabırsızlanarak en sevdiğim tüylü terliklerimle odamdan çıktım.

"Büyükanne!" diye seslendim merdivenlerden zıplayarak inerken.

Los Angeles'ta lise eğitimimi tamamladıktan sonra hayalim olan Harvard Hukuk için ilk adımımı atmak üzere New York'ta yaşamaya başlamıştım. Columbia Üniversitesi, Harvard yolunda güzel bir başlangıçtı. Fakat büyükannemin ısrarlarıyla okula bir saat uzaklıktaki Lattingtown'da onunla birlikte büyük malikanesinde yaşıyordum. Büyükbabamı kaybettiğimizden beri ikimiz için de New York zorluydu. En azından birbirimize sahiptik şimdi.

Seslerin geldiği yere yani büyük salona doğru ilerledim. Büyükannemin yanında oturan esmer kadın bana doğru çevirdi bakışlarını. Tanımadığım birisinin karşısına bu halimle çıktığım için utandım biraz.

"Günaydın hayatım," dedi büyükannem yanına gelmem için elini kaldırarak.

"Misafirin olduğunu bilmiyordum." Mırıltıma karşılık ikisi de içtenlikle gülümsedi.

"Gel, bizimle biraz otur." Hemen karşılarındaki koltuğa oturduğumda merakla misafiri inceledim. Yüzü tanıdık geliyordu. New York'a taşındığım süre boyunca görmediğime emindim ama. "Claire Cooper. Yakın bir aile dostumuz," diyerek misafiri tanıttı büyükannem.

"Tanıştığımıza memnun oldum Elizabeth. Ne kadar güzel bir hanımefendi olmuşsun." Kadının sesi kulağıma çok hoş gelmişti.

"Teşekkür ederim. Ben de tanıştığımıza memnun oldum," dedim kibarca gülümseyerek.

"Elena mutfağa brunchı hazırladı. Acıktıysan yiyebilirsin." Bu iki cümle büyükannemin misafiriyle birkaç dakika özel konuşması gerektiği anlamına geliyordu. Başımla onaylayarak nazikçe oturduğum yerden kalktım ve mutfağa gittim.

Elena, büyükannemin bu evdeki yardımcısıydı. Yaşı annem kadar vardı neredeyse ve ben kendimi bildim bileli bu evde çalışıyordu. Evin hiç değişmeyen bir demirbaşı sayılabilirdi. Büyükannem ona hem kızı gibi hem de çok yakın dostu gibi davranıyordu. Bir ailesi olup olmadığını bilmiyordum. Şu zamana kadar hiç uzun bir muhabbetimiz olmamıştı. Bu saatten sonra da uzun bir muhabbetin neyi değiştirebileceğinden emin değildim.

Pankeklerimden yemeye başladığımda içimde garip bir his vardı. Üniversitenin son dönemine gelmiştim bile. Lisedeki benden eser yoktu artık. Los Angeles'tayken her sabah koşuya çıktığımı, kendi yemeklerimi hazırladığımı, yüzme ve dans dersleri verdiğimi, spor hocalığı yaptığımı hatırlıyordum. Her konuda olan hedeflerim için sıkı çalışıyordum. Hayatın her saniyesinde aktiftim, durmuyordum. Geçmişte yaşadığım hiçbir kötü olayın beni kalıcı etkilemesine izin vermiyordum. Savaşıyordum ne olursa olsun. Şimdi her şey çok farklıydı.

İTAAT (Değişim #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin