8. BÖLÜM

128 7 6
                                    

Her zamanki gibi giysi odamın ortasında durup umutsuzca giyecek bir şeyler arıyordum. Onunla sokak lezzetlerini keşfetmeye uygun giyinemiyordum. Öyle yerlere ait değildim artık. Bu durum artık beni çok strese sokuyordu. Her hafta sahip olduğum tarzımın dışına çıkıp ne giyeceğimi düşünmek istemiyordum. Bu yüzden normal bir günümde giyinir gibi giyinmeye çalıştım.

Gri kumaş pantolonun üstüne siyah kalın bir kazak giydim. Ayakkabı olarak siyah Pigalle tercih ettim. Küçük siyah Chanel çantamla birlikte uzun siyah kaşe paltomu da alıp evden çıktım. Büyükannem pazar kahvaltısında arkadaşlarıyla buluşacağı için benden önce evden ayrılmıştı. Akşama belki onunla karşılaşırdık.

Kevin beni Central Park'ın kuzey ucunda bıraktığında bu soğukta iyi ki bir yere uyum sağlamak için giyinmediğimi düşünüyordum. Hava soğuktu zaten, bir de gideceğimiz yeri bilmediğim halde konuma uygun giyinemezdim.

Önümde bu sefer Audi Q7 ile durduğunda geçen sefer beklediğimden daha az beklemiştim. Ben onun arabadan inmesini beklemeden hareket edecektim ki o benden daha hızlı davrandı. Bu hızı da onu baştan aşağı süzmem için bir fırsattı. Siyah kotunun üstüne lacivert bir kazak ve siyah kısa palto giymişti. Nasıl bu kadar ulaşılmaz birisiyken çok normal giyinebiliyordu? Ben neden yapamıyordum bunu? Onun bu yerine göre giyinebilme becerisi karşısında somurtmadan edememiştim. Benim için açtığı kapıdan arabaya binmeden önce bakışlarımı yüzüne çevirdim. Yarım gülüşünden onu baştan aşağı süzüyor olmamın yine hoşuna gittiğini anlayabiliyordum. En azından birimiz gerçekten memnundu.

Kapımı kapatıp direksiyon başına geçtiğinde camı açtım hemen. Onunla dar alanlarda hâlâ nefes almakta bir miktar zorlanıyordum.

"Ne yiyeceğiz?" diye sordum dışarıyı izlerken.

"Pizza." Kısa cevabı karnımı acıktırmıştı. Pizza yemeyeli gerçekten uzun zaman olmuştu galiba. Okuldan arkadaş gruplarının böyle buluşmalara gittiğini biliyordum. Yine olmayı unuttuğum kimliğim suratıma çarpmıştı. 22 yaşında bir genç. Ruhum daha yaşlı hissediyordu zaten. "Ben de uzun süredir pizza yemiyordum," dediğinde şaşkınlığıma engel olamayarak baktım ona. Düşüncelerimi kesin olarak okuyordu ve böyle bir şeyin gerçek olabilme ihtimali beni ne yazık ki rahatsız etmişti o an.

"En azından normal giyinmeyi biliyorsun," dedim derin bir nefes alıp pencereden dışarı bakarak. Konuşmaya devam etmemiştim. Ne demek istediğimi çok iyi anladığına emindim.

"Çünkü artık hayatımın kurallarını ben koyuyorum." Söylediği şey o kadar doğruydu ki. Kimse ondan bir şeylere uyum sağlamasını beklemiyordu. Herkes ona uyum sağlamaya can atıyordu. Benim konumumda ise bu çok da mümkün değildi. Haftada bir geldiğim yemek dükkanlarına değil, içinde bulunduğum çevreye ayak uydurmak zorunluluğumdu. "Daha rahat giyinmeni söylediğim için üzgünüm. Bunun senin için zor olabileceğini şimdi daha iyi görebiliyorum." İçtendi. Gerçekten üzgün olduğunu hissedebiliyordum.

"Yaşadığım hayata göre bunlar benim normalim artık." Ona bakmak için bir çaba sarf etmedim ve yolculuğumuz boyunca bu arabada kurulan son cümle olmuştu.

Yonkers'ta kalabalık bir pizzacıya girince bütün gözler çoktan üstümüzdeydi. Onun inanılmaz güzelliğiyle benim ortama uygun giyinme becerimin eksikliği birleşince arzu ettiğim gizliliği sağlayamıyorduk. Sahip olduğum olumlu ruh hali insanlarla her göz göze geldiğimde biraz daha azalıyordu.

Garson bize bir yer ayarlarken bütün vücudumdaki negatifliğin neredeyse tamamının yok olmasına neden olarak elimi tuttu. Kendimi toprakta yalın ayak yürüyormuş gibi hissettim birden. Sadece elimi tutarak bana nasıl topraklama yaptırabildiğinin cevabını arar gibi ona baktım. O ise ona baktığımın bilincinde bir gülümsemeyle garsonun peşinde önüne bakıyordu.

İTAAT (Değişim #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin