İyi akşamlar ahaliii :)
Yavaş Yavaş paylaşıyorum taslaklardan. İlk yazmaya başladığımda hanzeh hikayesi yoktu wattpad'de ve voleybol takımını yazmak ilgi çekici geliyordu fakat artık bir sürü hanzeh kurgusu var. Bu yüzden de ben voleyboldan daha çok onları farklı alanlarda kullanmayı seviyorum. Umarım bu kurgudaki hallerini de seversiniz. Çünkü az çok gör beni tadında ama tamamen apayrı bir hikaye tabi ki :)
Şimdiden okuyacak olanlara keyifli okumalar dilerim :*
-------
Koridorda yankılanan topukluların sesi attığı her adımda içindeki heyecanı daha da körüklüyordu. Kulakları öyle bir uğulduyordu ki, salondan hole yayılan müziğin gürültülü sesini bile bastırmaya yetiyordu.
Nihayet, işlemeli altın renklerle kahve tonunun benzersiz uyumuyla süslenmiş salon kapısına yaklaştıklarında üstü beyaz üniformalı iki görevli onları selamlayarak kapıyı açtı. Hande, geri çekilip yanında yürüyen kadının önden geçmesi için elini salona doğru uzattı ve peşinden o da gürültülü müziğin, şen kahkahaların ve adeta ışık gösterisinin canlandırdığı heybetli salona girdi. Yüzlerin yarıdan çoğu tanıdıktı. Yanlarından geçtiği üç masadan birinde ya adımlarını durdurup misafirlerle sohbet ediyor, yâda uzaktan el sallayarak yanlarından geçip gitmekle yetiniyordu.
Gelinle damat ilerideydi. Hande'yi fark ettiklerinde her ikisi de gülümseyerek el salladılar ona. Hem gelin, hem de damat ortaokuldan en iyi arkadaşlarıydı. Gerçi hâlâ öylelerdi, değişen bir şey yoktu. Öykü onu arayıp Ekrem'le evleneceklerini söylediğinde Amerika'da duramamıştı Hande. Zaten nişan törenlerine de katılmadığı için özünde hep hüzünlüydü. Hâl böyleyken de en yakın arkadaşlarının düğününü kaçırmayı göze alamazdı.
Küçük kalabalığı geride bırakıp damatla geline yaklaştığında ilk Öykü'ye sarıldı sımsıkı bir şekilde, ardından ise geride durmayı bekleyemeyen Ekrem'e sardı kolunu ve adamın kafasını ensesinden tutup yakınına çektiğinde alın alnını alnına yaslayarak tıpkı çocukluklarındaki gibi kaşları çatık bir şekilde birbirlerine bakışıp gülüştüler.
Salon fazlasıyla kalabalıktı, gelinle damattın yanında fazla duramazlardı. Bu yüzden de ayaküstü yanındaki kadını da onlarla tanıştırıp hızlıca masalarına geçtiler.
Beyaz örtülerle kaplı sunum masasının başına geçtiklerinde Hande masaya şampanya kadehi bırakan garsona kibarca gülümseyerek kadehini alıp yanındaki kızla tokuşturdu. Çok fazla yorgun ve stresliydi. Uzun yolculukların insanı değildi hele ki yıllar sonra memleketine döneceğinin tatsız heyecanı onu boğarken.
"Ne oldu hayatım, iyi misin?" diye sordu kız, yabancı diliyle. Hande, başını sallayıp kadehinden birkaç yudum aldı ve dönüp yanında ona gülümseyerek bakan güzel yüze karşı gülümsedi.
"İyiyim Stella" dedi. Gerçek düşüncesini ondan gizlerken... Önüne döndüğünde daha fazla kaçamayacağını anladığı eylemini gerçekleştirdi ve keskin bakışlarıyla salonu taramaya başladı. Öylesine bakıyormuş gibi bir izlenim vermek için Stella'nın konuşmalarına katılıyor, ara sıra yarısına kadar boşalttığı kadehini dudağına götürüp birkaç yudum alıyordu.
Nihayet, aradığı yeşil gözlerin sahibine ulaştığında onunla göz göze gelmenin verdiği ağırlıkla kadehini dudağından indirerek, ilk önce bir girdiği şokla mücadele etmeye çalıştı. Onu uzun zamandır görmüyordu. Ona karşı bağışıklık kazanıp, soğukkanlı davranabileceğini düşünüyordu fakat onu görmek yine de her şeyi zorlaştırıyordu. Tıpkı eskisi gibi...
Kadehini masaya kaldırmadan havaya kaldırıp sahte bir tebessümle gülümsedi Hande. Zehra'nın da birazcık duraksadığını fark etse de, onun da sonunda kadehini kaldırıp gülümsemesiyle bakışlarını yanında duran Sedat'a kaydırdı. Başıyla adamı selamlayıp, dönüp yanında duran kızın kulağına bir şeyler fısıldadı...
*
"Aa Hande değil mi o?"
Sedat, uzun yıllardır görmediği okul arkadaşını fark ettiği anda masaya doğru açık bir şekilde sesli düşünmüştü. İsmi söylediği anda Zehra dudaklarındaki kadehi indirerek etrafa bakındı ve o da tıpkı Sedat gibi Hande'yi fark ettiği an donakalmış bir şekilde bakakaldı görüntüsüne.
"Allah Allah bizi görmemiş gibi yapıyor ama bence gördü. Neden yanımıza gelmiyor ki?" diye sordu Sedat, daha çok yine kendi kendine düşünür gibi bir hali vardı ancak Zehra yine de onu cevapladı.
"Neden gelsin? Ona neler yaptığımızı unuttun galiba? Ben olsam bende gelmezdim!"
Öfkeyle baktı Sedat'a fakat bakışlarını adamın yüzünde fazla durdurmayıp tekrar önüne döndü ve Hande'yi izlemeye koyuldu. Onu öyle özlemişti ki, görmeyeli yıllar oluyordu. Fakat yine de özlemine rağmen onun sadece Hande'ye bakmasından alıkoyan birisi vardı yanında. Sürekli Hande'ye gülümseyerek bakıyor, eğilip yanağından öpüyor ve ona bir şeyler anlatıyordu.
Acaba kimdi o?
"Yanındaki sevgilisi mi?" diye sordu Sedat bir anda ve Zehra içten içe Allah korusun diye geçirirken yine de bu düşüncenin ağırlığına rağmen doğruluğunun olabileceğine inandı. Daha doğrusu izlediği manzara buna inanmasını sağlıyordu.
"Aha bize bakıyor" dedi Sedat tekrar, Zehra'yı daldığı düşüncelerden uzaklaştırırken. O esnada badem gözlerle karşılaşan Zehra uzun yılların verdiği özlemle gülümsedi gülümsemesine fakat yine de bakışlarındaki hüznü gizleyemiyordu.
"Bize doğru geliyor" dedi Sedat yine sabırsız bir şekilde. Zehra dönüp yanında duran adama ters ters baktı. Zaten bunu görüyordu ve bu anı yaşadığı için de oldukça stresliydi. Birde Sedat'ın kızın her hareketini sesli yorumlamasına gerek yoktu...
"İyi akşamlar!"
Sesi hiç değişmemişti. Zehra, özlemle kısa bir an için bile olsa Hande'nin yüzünü izlerken, Hande de o esnada Sedat'la el sıkışıyordu.
"Tebrik ederim, sizin de düğününüze kalamamıştım."
Gözlerini kapattı Zehra, bu sözleri Hande'den duymak acı vericiydi. Ancak uzun süre böyle kalamazdı. İçten içe yaşadığı utancı yüzündeki sahte tebessümle maskeleyerek gözlerini açtı tekrar ve bu sefer de Hande'nin ona doğru uzattığı elini sıktı. Bir yabancıymış gibi bakıyordu gözlerine. Yüzündeki tebessüme rağmen soğuk ve mesafeliydi.
"Yanındaki kim?"
Lanet olasıca Sedat, bu soruyu soracağını biliyordu. Elindeki kadehi stresli bir şekilde dudaklarına götürürken Hande'nin verdiği yanıtla yarıda durdurdu.
"Ah doğru, tanıtmayı unuttum" dedi Hande, gülümseyerek. Bakışlarını Sedat'ın yüzünden çekip yanındaki kıza döndü ve elini beline sararken bu sefer de cevabı vermek için Zehra'ya döndü.
"Tanıştırayım, nişanlım Stella!"
Zehra, kadehi dudağının bir milim altında öylece kalakalmıştı. Elinin bir anda güçsüzleştiğini hissettiğinde kadehini masaya bırakarak gülümsemeye çalıştı. Hande'nin gözlerine bakamıyordu ama Hande'nin onu izlediğinden haberdardı. Bakışları masanın bir köşesine takılıp kalırken kısık bir sesle birkaç kelime fısıldayabildi.
"Hayırlı olsun!"
İlk bölümdü tadımlık olsun istedim :)
Okuduğumuz tarihi bırakalımmmm klasik olarak :)
Hikayeyi beğendik mi bakalım?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilir o Beni ? / HanZeh / GxG
Romance"İyi akşamlar!" Sesi hiç değişmemişti. Zehra, özlemle kısa bir an için bile olsa Hande'nin yüzünü izlerken, Hande de o esnada Sedat'la el sıkışıyordu. "Tebrik ederim, sizin de düğününüze kalamamıştım." Gözlerini kapattı Zehra, bu sözleri Hande'den...