Hogwarts'a geldikten sonra 5 kişilik grup çapulcuların tarzıyla Büyük Salona doğru yürüdüler. James kolunu koruyucu bir şekilde Elsie'nin beline sarmıştı. Remus, yüzünde bir kitapla Elsie'nin yanında yürüyordu, Peter ise James'in yanında kazan pastasını yiyordu. Remus'un diğer tarafında Sirius vardı, bir elinde asasını çevirirken bağırdı, "Geri dönmek harika. Bizi özlediğinizi biliyoruz!"
Grup, kahkahalar ve göz devirmelerle birlikte karşılanırken, "Özellikle sen Minnie. Bizi en çok senin özlediğini biliyoruz." dedi James. Profesör McGonagall'a göz kırptığı sırada, Remus hem James'i hem de Sirius'u kafasının arkasından tokatladı.
"Teşekkürler Bay Lupin. Birinin bunu yapması gerekiyordu," diye açıkladı Profesör McGonagall eliyle ağzını kapatıp kıs kıs gülüşünü saklamaya çalışırken.
Gryffindor masasındaki her zamanki yerlerine oturdular. Remus; Sirius, James ve Elsie'nin karşısında Peter'ın yanına oturuyordu. Herkes yerine yerleştikten sonra, birinci sınıflar binalarına yerleştirildi ve Dumbledore her sene yaptığı karşılama konuşmasını yaptı. Genellikle bilgili adamın konuşmalarına bayılırdı, ama Elsie bir şeyi merak etmekten kendini alamıyordu.
Salonun etrafına baktı, birlikte büyüdüğü yüzlerin yaz boyunca nasıl değiştiğini fark etmişti. Bir zamanlar genç, umutlu öğrencilerle dolu olan salon, şimdi yaklaşmakta olan savaşın korkusuyla karmakarışıktı. Müdürün konuşmasını bitirdiğini ve öğrencilerin çoktan yemeklerini yediklerini görünce düşüncelerinden uzaklaşmak için başını iki yana salladı.
James ve Sirius, Peter'la konuşurken, Remus hala kitabını okuyor arada bir kafasını kaldırıyordu.
"Dün okumamı söylediğin kitabı bitirdim," dedi Elsie Remus'la konuşmaya başlayarak.
"Peki ne düşünüyorsun?" Kitabını, bulunduğu sayfanın köşesini dikkatlice katlayarak masaya yerleştirdi.
"Senin bu kadar romantik olacağını hiç beklemezdim!" kıkırdadı, "Ama bana göre fazla tahmin edilebilirdi."
Remus hafifçe sırıtarak kaşını kaldırdı, "Nasıl yani?"
"Birbirine ilk görüşte âşık olan iki ana karakter! Demek istediğim çok gerçek dışı. Aşk böyle bir şey değil!" Elsie beklediğinden biraz daha yüksek sesle konuşmuştu. Etrafındakiler başını kaldırdılar.
"Siz ikiniz ne yapıyorsunuz?" Marlene McKinnon merakla sordu.
Remus, dirseklerini masaya yaslarken, "Küçük Tibbles, ilk görüşte aşk fikrine tutkuyla karşı çıkıyor." dedi.
"Haklı! Bu aşk değil ki, uzaktan çekici birini görmek ve hayatının geri kalanında sadece onunla sevişmek isteğini düşünmek," diyerek kıza katıldı Marlene parmağını suçlayıcı bir şekilde sallarken.
"Marlene, evlilik anlayışın bu mu? Hayatının geri kalanında biriyle sevişmek?" Alice kıkırdadı.
"Kesinlike öyle," diye gururla göğsünü şişirdi kız. Sirius hemen kendini beğenmiş bir şekilde ona baktı, sarışın kızı kızdırmaya hazırlanıyordu.
"Hey McKinnon, gerçekten böyle düşünüyorsan neden şimdi sana evlenme teklif etmiyorum?" kıza göz kırptı ve meşhur sırıtmasını yüzüne yerleştirdi. Marlene ona el hareketi çekti.
Marlene'in karşısında oturan Lily konuyu değiştirdi, "Neyse... Tibbles ismi nereden geliyor?"
Remus'un sırrını açıklamadan, Elsie cevap verdi, "Eh, patronusum bir kneazle, ki o da neredeyse bir tür büyülü bir kedi sayılır." Bir parça tavuğu ağzına atarken bir an durdu. "Ve Remus bana Tibbles'ın önceden popüler bir kedi ismi olduğunu söyledi." diye bitirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Losing Game /// James Potter (Türkçe Çeviri)
Fanfiction"Ona söylemen gerektiğini biliyorsun," dedi arkasında, tanıdık bir ses yumuşak bir şekilde. "Onu sevdiğini biliyorum." "Remus," arkadaşına doğru dönmeye başladı, "Bunu yapamayacağımı biliyorsun. O benim en iyi arkadaşım ve o-o mükemmel Lily-çiçeğine...