Aphelios Pov
Lunarilere örnek olma zorunluluğu yüzünden üstümde büyük bir baskı hissediyordum. Kendime ait ay taşından yapılma silahlar ile aralıksız çalışıyordum. Başkalarının kanını dökerek inancımı koruyabilmek için idmanlarda kendi kanımı döküyordum. Şiddetli duygularım vardı ve çabuk inciniyordum. Başka arkadaşlıklar aramak yerine kız kardeşimle çok derin bir bağ kurdum.
Lunarileri korumak için gitgide daha tehlikeli görevlere gönderiliyordum fakat ikizim Alune kâhinlik eğitimi alıyordu, parlak sihrini kullanarak gizli yolları ve gerçekleri ayın ışığıyla ortaya çıkarıyordu. Zaman içinde görevlerim yüzünden, Kardeşimle birlikte büyüdüğüm tapınaktan ayrılmak zorunda kaldım.
Alune'den ayrı kaldığım için inanacım zayıfladı.
Ayın ışığını takip ettim. Bir su birikintisine vardım. Suyun yüzeyinin hemen altında nadir bulunan noctum çiçekleri açmıştı. Bu çiçekler zehirliydi ama damıtıldıklarında içeni gecenin gücüne açık hale getiren bir sıvı elde ediliyordu.
Noctum çiçeklerinin özünü içtim, öyle büyük bir acı duydum ki başka hiçbir şey hissetmez oldum.
Bundan kısa süre sonra, Marus Omegnum adlı kadim bir tapınak yüzyıllardır ilk defa ruhlar âleminden maddi âleme geçmeye başladı. Dağdaki Lunariler, semavi döngünün ilerleyişini ve güç dengesinin değişimini görmek için gizlendikleri yerlerden çıkıp toplandı.
Tapınak her ortaya çıkışında, büyü gücü yüksek tek bir kişiyi içine kabul ederdi. Bu seferki Alune olacaktı. Yörüngesi onu tapınağa götürüyordu. Genelde hiçbir istekte bulunmam ama törene katılmayı rica ettim.
Fakat tapınak iki dünyayı ayıran örtüden ışıl ışıl bir sihir gösterisiyle geçerken, geceyi çok daha çiğ bir ışık doldurdu. Semavi döngü kendi lehlerine döndüğü halde Lunariler her nasılsa bulunmuşlardı.
Bir Solari ordusu üstümüze saldırdı. Lunari kafirliğini ateş ve çelikle ortadan kaldıracaklardı. Her şey bitmiş gibiydi. Ben bile yenilmiştim. Ay taşından silahlarım paramparça şekilde yerde yatıyordu. O, noctum özüne ulaşmaya çalışırken dudaklarımdansa kan sızıyordu.
Savaş devam ederken Alune de tapınağın derinliklerine doğru ilerliyordu. Merkezine ulaştığında, gerçek potansiyeli açığa çıktı. Noctum'un verdiği acının içinde Alune'nin gücünün beni sarmaladığını hissettim... ve onun sesini duydum. Kız kardeşim hafif bir fısıltıyla büyüsünü ellerime uzattı. Büyü katılaşıp ay taşına dönüşerek kaybettiğim silahların yerini aldı.
Benim becerim ve kız kardeşimin büyü gücü, ay ile ruhani yansımasının kavuştuğu gibi kavuştu.
Solariler gün doğumunu görecek kadar yaşamayacaktı.
Alune'nin gücü arttıkça genç kadın tapınağı Solarilerden korumak amacıyla onu içinde kendisiyle birlikte ruhlar âlemine itti. Alune tapınağın odaklayıcı etkisiyle artan büyü gücünü bir mihrak bulduğu sürece her yere yansıtabiliyordu. Benim damarlarımda akan zehir de ideal bir hedefti.
Yazgılarımızı ancak şimdi anlamıştık. Acıyla kendi içimi boşaltacaktım, bu sayede ayın gücüyle dolacaktım. Alune tapınakta tek başına yaşayacak ama dünyayı benim gözlerimden görebilecek ve bana rehberlik edebilecekti.
"Fedakârlık ve ıstırapla birbirlerine bağlanacak, birlikte Lunarilerin ihtiyaç duyduğu silah haline geleceklerdi. Sadece ayrı kalmaları halinde birlikte olabileceklerdi. Ruhları iki âlemi ayıran örtünün iki yanından birbirine değecek, hep uzakta ama inanılmaz derecede yakında olacaktı. Bütünleşip akıllarının ermediği bir şeye dönüşeceklerdi.
Saldırıdan kurtulup tekrar dağın gölgelerine çekilen Lunarileri korumak için, Aphelios'un suikastçı becerilerinin kapsamı ve etkisi Alune'nin büyüsüyle ona yaptığı, birlikte tamamladıkları görevlerle mükemmel hale gelen çeşit çeşit silahla arttı.
Targon'un güç dengeleri değiştiği ve Solariler Lunarilerin hâlâ hayatta olduğunu öğrendiği için Aphelios'la Alune'ye her zamankinden çok ihtiyaç var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Adam [Settphel]
FanfictionBu acıya kim son verecek? Birbirlerine hayatlarını feda edecek kadar sevecekler mi? [Homofobik arkadaşlar uzak dursun.]