Çölün kavurucu sıcağından kurtulmak için Akshan çevrede bulunan yer altı mağarasına Sett ve Aphelios ile gitti. Mağara güvenli denilebilirdi çünkü yaratık Sett tarafından öldürülmüştü. Akshan ve Aphelios hafif yaralansa da Sett'in durumu ağırdı.
Aphelios'un Ağzından Anlatılıyor;
Sett'i, Akshan yardımıyla mağaraya taşıdık. Kalp atışları iyice yavaşlamıştı, kan kaybıda çoktu. Mağaranın hafif eğimli zeminine yatırdım onu. Kafasını bacağımın üstüne aldım, çantadan matarayı çıkardım ona biraz su içirdim. Bilinci yoktu fakat suyu yutmuştu. Yaralarıyla ilgilenmeye başladık, kesikler derin gözüküyordu. Onun yaralarına dokundukça yüzündeki acı ifade artıyordu. -Kaşlarını çatıyor ve yüzünü ekşitiyordu.- Sett'in bu halde olmasının suçlusu bendim, göğsümde baskı hissediyordum. Kalbim acıyordu.
Akshan'a baktığımda etrafta geziyordu, sanki bir şey arıyormuş gibi. Onu fazla umursamayıp Sett ile ilgilenmeye devam ettim. Yaralarını özenle temizliyordum. Bir süre sonra Akshan elinde birkaç yaprakla yanımıza geldi. Akshan, "Bu yapraklar ağrıyı azaltır." Dedi ve bana uzattı. Yaprakları alıp Sett'in göğsündeki yaranın üstüne koydum. Ardından yarayı bez parçaları ile kapattım. Aksham eğilip Sett'in nabzını kontrol etti. Akshan, "Biran önce Shurima'ya tekrardan dönmeliyiz, Sett daha fazla dayanamaz." Dedi. Bu konuda ne kadar üzülsem de hem fikirdim. Akshan'ın suratına boş bakışlarlarla baktım. Akshan, "Dışarı çıkıp etrafa göz atacağım, etrafa dağılan eşyalardan sağlam kalan yiyecek, su bulmaya çalışacağım. Bu yoldan insanlar her iki günde bir geçerler, gün batımına doğru insanlar geçebilir. Onlardan yardım isteriz." Dedi ve gitti. Sett'in saçlarını okşuyordum, gözlerimden süzülen birkaç damla yaş Sett'in yüzüne düştü ve akıp gitti. Eğilip alnından öptüm. İçimde fırtınalar kopuyordu ama direniyordum çünkü biliyorum, Sett iyi olacak. Sett'in gözleri kıpırdandı. Elimle göz yaşlarımı silip Sett'in kafasını bacağıma koydum. Nazikçe onun suratını okşadım. Sett, Gözlerini kısık bir şekilde açtı. Tek dediği şey, "Seni seviyorum, Phell". idi. Sesi çok yorgun geliyordu. Daha fazla konuşup kendini yormaması için parmağımı dudağına koydum ve kafamı sağa sola salladım. Sett bunu gördü ve sustu. Yorgun gözlerle sadece suratıma bakıyordu, gözünü birkez bile ayırmıyordu. Sett, "Normalde hiç yardım istemem... Ama bana yardım et Phell..." Dedi, zorlanarak. Onu kollarımın arasına aldım ve sarıldım. Sett'in bilinci tekrardan kapanmıştı.
Bir süre sonra Akshan bağırarak yanımıza geldi. Akshan "Sett'i dışarıya taşıyalım, yakın bir dostum yardıma gelmiş!" Dedi. Akshan Sett'in omuzundan, ben ise bacaklarından tuttum ve dışarıya doğru ilerledik. Dışarıda bekleyen insanları görünce mutluluktan gözüm doldu. Orada bulunan şifacı hemen Sett'in yanına geldi. Sett'in sarılı yarasını açtı, iki elini yaranın üstüne koydu. Yeşil bir ışık yayıldı ellerinden. Sett olduğu yerde acı içinde inlemeye ve kıvranmaya başladı. Bu duruma göz yumamazdım, tam adamı durduracakken Akshan kolumu tuttu, "Merak etme, yaralarını iyileştiriyor. Bu sırada biraz acı çekmesi normal." Dedi, Akshan. Birkaç dakika sonra Sett olduğu yerde dümdüz uzandı. Göğsündeki yara kapanmıştı, yüzündeki yaralar da gitmişti.
Şifacı benim ve Akshan'ın yaralarına da baktıktan sonra devenin arkasına bağlanmış tahta arabaya bindik. Sett'in bilinci hala yerinde değildi. Çok yorgun hissediyordum kendimi. Sett'in yanına uzandım ve gözlerimi kapadım.
Uyandığımda sadece aradan 2 saat geçmişti. Doğruldum, etrafa bakındım. Ardından Sett'e baktım. Öylece uzanıyordu. Elimi yanağında gezdirdim. Burnunun üstündeki yara izine dokundum, "Bu nasıl olmuş?" diye düşünüyordum. Bu düşünceyi fazla önemsemeden tahta arabadan aşağıya indim. Akshan'ın suratı asıktı. Gözlerim bir şeyin eksikliğini farketmişti. İnsan sayısı azalmış ve herkesin suratında üzgün bir ifade vardı.
Kervanın biraz daha ilerisine gittiğimde kumaşlarla sarılmış bedenler tahta arabaya yatırılmış vaziyetteydi. Kumaşların üstünde kan lekeleri vardı. Bu nasıl olmuştu? Kervanın sessizliği ve yavaş hareket etmesi bir yaratığın tekrardan ortaya çıktığını mı gösteriyordu? Bilmiyordum. Akshan'ın yanına gittiğimde daha önce farketmediğim bir şeyi farkettim. Sağ kolundan yaralanmıştı. Suratıma baktı, elini omzuma koydu. Kulağıma yanaştı, "Buranın efendisi tarafından saldırıya uğradık. Her an karşımıza çıkabilir." Dedi. Gözlerim şaşkınlıktan daha da çok açılmıştı. Akshan'dan biraz uzaklaştım ve yürümeye devam ettim.
Hava kararmak üzereydi. Gece yolculukları gündüze göre daha tehlikeliydi ama benim için sorun değildi. Olası bir saldırı durumunda daha etkili savunma yapabilirim. Böylelikle insanları kurtarırım. Kafamda bu düşünceler dolanırken gözüm sağ tarafa ilişti. Kumda bir hareketlilik gördüm. Gördüğüm hareketlilik ile Akshan'ın omzunu sertçe dürttüm. Paniklemeyerek kervanın yönünü hafif sola doğru çevirmelerini istedi. Yine aynı şey oluyordu, kum içeriye doğru çöküyordu. Yine o yaratık mıydı?
Kum taneleri ile yükselen yüzü kapalı, gözleri parlayan bir adam yükseldi...
(Kumların Hayaleti Pyke)
/Yazım yanlışlarım varsa özür diliyorum, bir sonraki bölüme sizi davet ediyorum./
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Adam [Settphel]
FanficBu acıya kim son verecek? Birbirlerine hayatlarını feda edecek kadar sevecekler mi? [Homofobik arkadaşlar uzak dursun.]