İşte, bitmişti.
Yaklaşık bir haftadır gece gündüz çalışarak yaptığımız drone bitmişti ve havadaydı. Bizzat ben ve Kim Taehyung yaptığı için demiyordum ama en güzeli bizimkiydi. Onun imzasını taşıyan beyaz dış tasarımı, benim eklediğim siyah çizgilerle çok güzel bir uyum içindeydi. Teknik açıdan da bizim projemiz en iyisi olduğunu kısa sürede kanıtlamıştı.
Diğer üniversiteden öğrencilerin ve öğretmenlerin katıldığı bu sergi bizim açımızdan önemliydi. Tamam, sadece adı sergiydi, çünkü kampüsün hemen önündeki çimenlik alana birkaç masa koymalarından başka bir şey yoktu ortada. Ama bu sergiye melek yatırımcılar, ünlü tasarım şirketlerinin asistanları ve başarılı üniversitelerden profesörler geliyordu. Bu yüzden bu sergi biz öğrenciler için çok önemliydi, amacı özel sektör olanlar mühendislikleri ile şirketlerin dikkatini çekmeye çalışıyor, akademik kariyer hedefleyenler gözüne kestirdiği profesörlerin arkasından koşuyordu.
Ben de öyle oturuyordum işte. Standımıza gelen pek çok kişi vardı ama onlarla uğraşmayı uzun süre önce bırakmıştım. Yorucu olan şey projemizi tanıtmak falan değildi, amacı asla projemiz olmayan insanlarla uğraşmaktı. Mühendislikte zerre alakası olmayan diğer bölümdeki erkekler gelip Soyeon, Hyuna ve Yeji'yi oyalarken ben ve Eunwoo'yu da liseli kızlar bırakmıyordu. Standımız gerçekten kalabalıktı, ama en kalabalık değildi. En kalabalığı tahmin ettiğinizi düşünüyorum, öyle değil mi?
Kim Taehyung. Akademi üyelerinin oturduğu masada yalnızca öylece oturuyordu ama etrafında akıl almaz bir kalabalık vardı. Kameralar tüm profesörleri çekiyoruz ayağına merceklerini sadece ona doğrultmuşlardı. Etrafındaki genç asistanlar onunla konuşmak, ne kadar çok şey bildiklerini ona göstermek için birbirlerinin sözünü kesip duruyorlardı. En sinir bozucu şeyin etrafta ona bakıp kıkırdayan kızlar olduğunu düşünebilirdiniz, ama etrafındaki kendini elit sanan ama çocuktan farkı olmayan o eğitim üyesi asistanları, en kötüleri onlardı işte.
O masada alanında çok başarılı profesörler vardı, neden herkes Kim Taehyung'a yanaşmak zorundaydı?
"Dostum, biraz daha öyle bakarsan insanlar seni katil sanabilir."
Hyuna'nın sözleriyle bakışımı akademisyenlerin olduğu masadan çektim. Ben standın arkasındaki sandalyeye ilerlerken Hyuna da arkamdan geliyordu.
"Çok sinir bozucu değil mi, her sene bu yaşanıyor."
"Öyle. İleride işime yaramayacaklarını bilsem hepsinin yüzünü dağıtırdım."
Eline sigarasını alıp yakarken mırıldanıyordu. Bana da bir tane uzattığında reddettim. Şaşkınca gülerken bana döndü.
"İçmiyor musun? İnsanlar senin hakkında mükemmel falan diyordu da inanmıyordum."
Akşıma dolan tonlarca kötü özelliğim ile fısıldadım.
"Mükemmel falan değilim ben, insanlar boş konuşuyor."
"Tamam ben de biliyorum insanların boş konuştuğunu da, başlangıçta dağıtılan içkilere de elini sürmedin. Yoksa sadece insan içinde mi kullanmıyorsun?"
Hyuna ile bu yıl buraya nakil olduğundan beri tanışıyorduk, ama pek yakın değildik. Onun hakkında kısa bir sürede öğrendiğim en doğru şey ise, onun oldukça meraklı biri olduğuydu. Aklınıza gelebilecek her şeyi öğrenmek için yanıp tutuşuyordu resmen, ama bunları sanki çok normal bir şeymiş gibi yapıyordu. Örneğin şu an, sigarasından bir nefes çekip dumanı üflerken benimle konuşuyor ve bana soru soruyordu, ama dışarıdan sanki ben ona soru soruyormuşum gibi görünüyorduk. Tehlikeli kızdı, seviyordum onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Can't Feel | Taekook
Kısa Hikaye+80*** *** ** **: Jeon, sıranda mektubunu unutmuşsun. Jungkook: Ne mektubundan bahsediyorsunuz? Ayrıca, kimsiniz? +80*** *** ** **: Ben profesör Kim Taehyung ve Bahsettiğim şey, yarım kalmış intihar mektubun.