6.bölüm

17 10 3
                                    

Öleceğini bile bile yaşayan tek varlık biz insanlardık amaa bizler de hep ölümsüz gibi yaşayan taraf olmayı seçtik. Mesela şimdi çıkıp birine sen öleceksin desem dur daha çok yaşayacağım der. Oysa yarına çıkıp çıkmayacağını bile bilmez.

Hayat bizler için istemediklerimizden kaçmaktı. Kim isterdi ki ölmeyi kim isterdi ki hiç bilmediği bir yerde, belkide başka bir evrende yaşamayı.

Ben bu dünyada yaşamadığımı anladığım an hep ölmeyi istedim. Bir umut belki ölünce yaşarım diye kendimi avuttum. Oysaki  insanların çoğu nefes almayı yaşamak saydı bence  yaşamak bu değildi.

Bir yerde görmüştüm. Öldükleri zaman insanların mezar taşlarına ne kadar güldüklerini yazıyolardı. Onların güldükleri kadar yaşadığını söylüyorlardı. Sahi ben bu yaşıma kadar kaç yaş  yaşadım yada sen hiç yaşadın mı?

Sabah annemin yatağından uyandığımda hala elimde sımsıkı tuttuğum defterim duruyordu. Bu defter artık benim bütün sırlarımdı. Bütün yaşamım bu kısacık cümlelerde kalmıştı.

Yataktan doğrulup defterimin sayfanı açtım tekrar o yazıyla karşılaştım. Sen öldükten sonra ben hiç yaşamadım ama içimde hep seni yaşattım. 505

Aslında annemle aynı kaderi yaşamıştık. O öldükten sonra da ben hiç yaşamamıştım. Annemde yaşamadığını söylemişti ama ben hiç bunu fark etmemiştim.

Yataktan yavaşca doğrulup odaya son kez baktım bu yıkıntının artık daha çok canımı yakmasını istemiyordum. Son kez geldiğim bu yıkıntıda içimdeki yaşamın son umudunu da bırakıp çıkacaktım.

Annemin odasının kapısına kadar geldim. Etrafına baktım sonra aklıma dolabındandaki albümden birkaç resim  almak geldi. Tekrardan dolabına yönelip albümünü karıştırmaya başladım.

Bu albüme annemle hiç baştan sona beraber bakmamıştım sadece arada bir yanıma getirip birkaç küçüklük resmimi gösterirdi.

Albümü açtığımda ilk kısa saçlı uzun kirpikleri olan  güzel yüzlü bir kadın ve kucağında küçücük bir bebeğin olduğu bir resim vardı. Annem bunu gösterip bak bu kadarcıktın seni kucağıma aldığımda derdi.

"Ne güzel masum güzel bir kızdın hiç kimsede durmaz ağlardın benim kucağıma geldiğinde sesin bile çıkmazdı."diyerek anlatırdı. Şimdi ise ne resmin sesi çıkıyordu ne de annem benimle konuşuyordu.

Sayfaları çevirip birkaç resim daha baktım çoğunlukla annem ve benim küçüklüğüme ait resimler vardı.
Sonra karşıma o adam çıktı annemin yüzü asıktı ben ikisinin arasındaydım, elimdeki küçük bebeği sıkıca tutuyordum o adam ise kaşları çatık bir şekilde kameraya bakıyordu.

Hayatta hep kimseden nefret etmemem gerektiğini düşünürdüm çünkü nefret de bir duyguydu ve ben değmeyecek insanlara kötü bir duygum bile olsa hissetmek istemezdim.

Nefret eden insan karşısındaki insandan hep bir karşılık bekler diye düşünürdüm. Nefretin benim için anlamı değer verdiğin insana karşı sevginin tersine dönmesiydi. Oysa o adam benim için hiçbir zaman değerli olmamıştı.

Ona değer vermek için hep kendimi kandırırdım. Kendime hep o iyi biri ama onun da canı yandığı için böyle yapıyor derdim. Böyle olmadığını ise anneme her vuruşunda bana kanıtlardı. O an bütün umutlarımı, içimde ona karşı büyütmek istediğim sevgi tohumu çürür giderdi. Belki de bu yüzdendi ona nefretim.

Birkaç resim alıp dolabı kapattım ve odadan çıktım. Sıra kendi odama bakmaya gelmişti. Annemin öldüğü odaya girmeye cesaret bulmuştum da kendimi öldürmeye çalıştığım yere girmeye hala cesaret bulamıyorum.

Hayalin  Ötesinde Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin