"Naber iğrenç ibne?"
Yemekhane sırasında beklerken önüme geçen grupla kaşlarımı çattım ve omzuma bırakılan elini asabiyetle ittim. Youngsun, Kyong ve Woojin hem bana dokunmaya çalışıyor, hem de hakaretler edip ağlatmak için uğraşıyorlardı.
"Dokunma bana!"
"Neden? Sen sevmez misin bir erkeğin sana dokunmasını? İğrençsiniz, hepiniz geberip gideceksiniz. O dolgun kıçını siktirecek başka bir yer bul, def ol buradan, sana bakmak bile midemi bulandırıyor."
Yüzüme bakıp kusarmış gibi davrandığında Kyong saçlarımdan tuttuğu gibi yere itmişti beni, hyunglarım yanımda olmadığından kimse yardım etmiyordu bana, her zamanki gibi bakıp geçiyor, tepki vermiyorlardı. Ağlamamak için kendimi sıkarken koluma dolanan yumuşak parmaklarla kafamı kaldırdım, o sırada yanağıma süzülen bir damla yaşı tombul parmakların sahibi gülümseyerek temizledi. Jimin hyungdan güç alıp ayaklandığımda Kyong öne çıkmış, Jimin hyung ile yüz yüze gelmişlerdi.
"Ne oldu Jim? İbneleri tutmaya mı başladın? Tabii, sen de haklısın, Yoongi ile yiyişmek güzel geliyordur şimdi, gizli ibnelerden olmaktan utanmıyor musun hiç?"
Jimin hyung gülümseyerek yüzüne bakmaya devam ediyordu sadece, tamamen ona döndüğümde omzunun ardından gördüğüm bedenle yutkundum. Alayla gerilmişti dudakları, arkasında gamzeli çocuk ve yakışıklı duruyordu. İsimlerini hatırlayamadığımdan onlara kendimce isim takıyordum.
"Görmeyeli cesaretlenmişsin Kyong? Jimin'e sataşacak kadar canına mı susadın? Kaç haftadır yoktun okulda, bir mi? Söylemek ister misin nerede olduğunu?"
Garip tınılı sesini kısık tutuyordu, elleri ceplerinde, yerinde hafifçe sallanıyordu. Sağ elini kaldırıp eklemlerini gösterdiğinde, kabuk bağlamış yaralarla yutkundum.
" Benim ellerimdeki yaralar henüz geçmedi, iyi makyaj yapıyor olmalısın. Seni uyardım, grubumdan uzak dur dedim. Sen ne yaptın hatırlıyor musun? Bir köpek gibi, ayaklarıma kapanıp zırlayarak yalvardın seni bırakmam için. Yeminler ettin bir daha yapmayacağına dair, hayalet gibi gidip gelecektin okula? "
Dilimi yutmuştum sanki, o kadar rahat, o kadar korkusuz konuşuyordu ki, acayip bir hayranlık hissettim ona karşı. Kendinden oldukça emin duruyordu ve, çok güçlüydü işte!
" Bu ibne senin grubundan falan değil Jeon. Buna karışamazsın. "
Dişlerinin arasından konuşan Woojin ile bakışlarım onu buldu bu kez de, Jeongguk hyung kafasını hafifçe sağa yatırıp yanımıza yaklaştı. Tam arkama geçti, nefeslerini ve bedeninin sıcaklığını hissediyordum. Eğilip yüzünü benim yüz hizama getirdi ve Woojin'e öyle bakmaya başladı.
"Taehyung, ben daha dün ne dedim, rica etsem onlara söyler misin?"
Az önceki ses tonuna kıyasla şu anki o kadar yumuşaktı, gözlerimi kırpıştırıp boğazımı temizledim.
"Artık senin grubundan olduğumu ve biri bana dokunursa onu mahvedeceğini, hyung."
Woojin dedince yutkunduğunda Kyong dudaklarını birkaç kez aralayıp kapamış, bana kinle bakıp gözlerini yeniden hyunga çevirmişti.
"Okula bugün geldik, bilmiyorduk."
"Bu benim problemim değil. Sözüm çiğnendi bir kere."
Hyung eğilmeyi bırakıp onlara üstten bakmaya devam ettiğinde boğazımı temizledim yeniden hafifçe, dikkat çekmek en son isteyeceğim şeydi aslında ama şu an olaylar benim etrafımda dönüyordu.
"Bunun bedelini ödeyeceksiniz."
"Jeongguk hyung, bilmiyorduk dedik."
"Ben de benim problemim değil dedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dream Glow×Taekook ✓
FanfictionTaehyung yanlışlıkla, okula korku salan Jeongguk'un kucağına düşmüştü. By Amethyst🏫