-3.3-

13.9K 1K 368
                                    

Eve girer girmez Jeongguk dudaklarıma yapışmış, üzerime doğru adımlar atıp koltuğa yönelmemizi sağlamıştı. Kollarımı boynuna sarıp öpücüğüne aynı hırsla karşılık verdim ve geriye doğru adımlarımı attığım sırada Jeongguk beni tutup koltuğa uzandırmış, ardından yeniden dudaklarıma yapışmıştı. Parmakları tişörtümün altından tenimde gezmeye başladığında dudaklarına doğru sızlanıp aynı şekilde ben de parmaklarımı ensesinden sırtına ilerlettim tişörtün içinden. Sıcak teni ellerimin altında daha da ısınıyor gibiydi, dudaklarını boynuma indirdiğinde tırnaklarımı tenine geçirdim, hoşuna gittiğini belli eden bir ses çıkarıp boynumu emmeye devam ettiği sırada telefonum çalmıştı. Jeongguk hiç umursamadan kasıklarını kasıklarıma bastırdığında ben de umursamadım ama birkaç saniye sonra yeniden çalmıştı. 

"Jeongguk, telefonum-."

"Çalar çalar kapanır."

İkinci sefer de sustuğunda tekrar dudaklarıma atılacaktı ki yeniden çalmaya başlamıştı. Derin bir nefes verip gözlerini kapatmış, birkaç saniye bekleyip sakinleşmeyi denemişti. Ardından da üzerimden kalkmadan telefonuma uzanıp açmıştı.

"Ne oldu? Hoseok söylesene bana, sikeceğim ama sonunda!"

Hafifçe sesi yükseldiğinde parmaklarımı teninde gezdirmeye devam edip sakinleştirmeye çalıştım ve telefonu ondan alıp boğazımı temizledim.

"Hyung?"

"Hyungunun meşe palamudu, hüpletilmiş dondurması, sizi ince iş sırasında mı bastım yoksa?"

"Biraz öyle gibi, ne oldu söyle bakalım?"

"He, hehehe, o yüzden mi sinirliydi o kadar, siz gelmeyin o zaman, ağzımı yüzümü kırar benim."

"Nereye? Nereye gidiyorsunuz hiç söylemediniz bana da!"

Çemkirip göz devirdiğimde Hoseok hyung kıkırdadı, Jeongguk da kafasını göğsüme yaslayıp saçlarını okşamamı bekliyordu. Sırtında gezinen parmaklarımı saçlarına çıkardığımda derin bir nefes verip yanağını göğsüme sürttü, kedi gibi olmuştu yeniden.

"Yarın Cuma, tüm kampüsün dersleri iptal edilmiş, biz de dedik şöyle üç günlüğüne kampa gidelim."

"Kamp mı?! Evet, gidelim lütfen!"

"Bana değil, sevgiline söyle onu, eşyalarımızı hazırlıyoruz biz, gelecekseniz eğer bir saate falan  Achasan Dağı yolunda buluşalım. Tahta kulübeler var ya, onlarda kalacağız."

"Olur tamam, ben sorayım Jeongguk'a ona göre arar haber veririm size, hadi görüşürüz hyung."

Telefonu kapayıp Jeongguk'a döndüğümde o da aynı şekilde bana bakmıştı ve heyecanlı halimden bir şeyler isteyeceğimi anlayıp ilgisini tamamen bana vermişti. Maillerimi kontrol ettiğimde gerçekten de tüm derslerin iptal edildiğini görmüştüm.

"Aşkım, şimdi tüm hocaların Busan'daki bir seminere katılmaları gerektiğinden yarın tüm kampüsün dersleri boşmuş. Hoseok hyung da dedi ki kamp yapmaya gidelim. Ne dersin? Gidelim mi?"

"Eğer istiyorsan sorma bile bebeğim, tabii ki de gidebiliriz. Nereye gidecekmişiz?"

"Achasan Dağı, tahta kulübelerde kalacağız dedi. O zaman hazırlanalım hadi!"

Jeongguk'un dudaklarına uzun ve sert bir öpücük bırakıp yerimden kalkmış, seke seke yukarı çıkıp odamıza girdim. Jeongguk da arkamdan içeri girdiğinde dolabın içinden küçük boy bir bavul çıkarmıştım.

"İkimiz için yeterli olur bence. Öncelikle üşümememiz gerek. O yüzden, kalın kazaklar ve pamuklu eşofmanlar."

İkimiz için de dolaptan kıyafetleri çıkardığımda Jeongguk yatağa oturup başlığa yaslanmış bir şekilde gülümseyerek beni izliyordu.

Dream Glow×Taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin