≡;- ꒰ Salı günü ꒱

1K 70 11
                                    

17 Ağustos 2004

Salı günüydü.

Onunla bir salı günü tanıştım, hepsi bu kadardı. Çok basitti ve çok canlı hatırlıyorum. O gün hava sıcaktı, o kadar sıcaktı ki yüzünüzün önündeki kendi elinize zar zor odaklanabiliyordunuz. Parktaki kızılcık ağacının altına sığınmıştım. Diğer çocuklar benden hoşlanmamıştı pek. Tuhaf geliyordum onlara. Annem beni sayısız kez benimle konuşmuştu, Amerikada doğup büyüdüğüm için aksanımın tam oturmaması normaldi. Fakat diğer çocuklar bunu anlamadığından dışlanan bir çocuktan başka bir şey değildim.

Saçlarım başımın üstünde siyah bir paspas gibiydi. Gözlerimin üzerine sarkıyordu. Her zaman terli parmaklarımla kulaklarımın arkasına sıkıştırmak zorunda kalırdım, bu da gözlerimin yanmasına neden olurdu. Yapmak zorunda olduğum şey buydu; çimenlerden kopardığım kır çiçeğinin yapraklarını nazikçe toplamakla saçlarımı gözlerimden çekmek arasında gidip gelmek zorundaydım.

Çiçeklerle oynamak üzerine eğilmiştim. Her bir yaprağı koparmak yeterince basit bir işti ama bunu büyük bir dikkatle yapmam gerekiyordu yoksa merkezin bütünlüğünü bozabilirdim-

ve böylece büyümün sihrini bozacaktım. Kötü görünmemeliydi çiçekler ve hepsini yolmamalıydım!

"Bugün iyi bir gün," dedim, bir başka narin yaprağı koparıp parmaklarımdan düşmesine izin vererek.

"Bugün kötü bir gün."

Bu soruyu kendim için yanıtlamakta hiç bu kadar iyi olmamıştım. Ne zaman bir şeyi 'iyi' bir gün olarak adlandırsam, beklenmedik bir şey ortaya çıkar ve onu mahvederdi. Ve bir günün kesinlikle 'kötü' olduğuna karar verdiğimde, günün geri kalanı için midem bulanıyordu.

Her şeyi şansa bırakmak çok daha kolaydı-

Hayır, büyüye.

O günü temsil etmesi için seçtiğim çiçeğin büyüsüne!

"Bugün iyi bir gün," diye mırıldandım.

"Bugün kötü bir-"

Önümde bir yerlerde çıtırdayan otlar, sinmiş halime doğru geliyordu. Onunla birlikte bir gölge de belirdi. Her kimse, ılık yaz esintisindeki telaşa mükemmel bir şekilde eşlik ediyordu.

"Ne yapıyorsun?"

Durdum. Gözlerim yukarı doğru kaydı.

"Hiçbir şey," diye mırıldandım.

Güneşin önünde durdukları için bir an yüzlerini göremedim. Gözlerimi kırpıştırdım, bulutların güneşi düzgün görebileceğim kadar örtmesini umuyordum.

"Hiçbir şeye benzemiyor," dediler, "şu çiçeğin taç yapraklarını koparıyor gibisin."

Nefes nefese kaldım.

"Ne olmuş yani?" Isırarak söyledim.

Çocuk (öyle olduğunu tahmin ediyordum, ufak tefekti ve sesi bütün gün bağırmış gibi tizdi) bir an durakladı. Gölgesi bedenimin üzerinde hareketsiz kaldı.

"Güzel," diye mırıldandı.

Çiçeğime ters ters baktım.

"Sana katılabilir miyim?" Çocuk sonunda sordu.

Bir taç yaprağı kalmıştı.

"Sanırım."

"Harika," dedi yanıma yaklaşarak, "Ben Yang Jungwon."

O gün güzel bir gündü.

Hayatım boyunca sevdiğim tek adamla tanıştığım gün.

Tesadüfler || Jaywon ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin