≡;- ꒰ Gurur ꒱

226 36 4
                                    

Müşteriler adına son bir kez daha buluşacaklardı.

Önceki toplantıları kavgalar ve kendi içinde dönüp duran tartışmalarla geçmişti. Her biri boş bir sayfa dolusu değişiklikle sonuçlanıyordu. Yine de bu tamamen Jongseong ve Jungwon'un hatası değildi. Bay Jung her fırsatta Bayan Jung'la kavga ediyor, evlilik sözleşmesinin sözlerini elinden geldiğince çarpıtıyordu.

Jungwon bile adamın davranışlarından tedirgin olarak, mahkemeden kaçınmak için yasal belgelere sadık kalmasını tavsiye etmişti. Ve Bayan Jung her seferinde bu hileye izin veriyordu. Koltuğuna siniyor ve Jongseong'u onu savunmakla baş başa bırakıyordu.

Şimdi, son görüşmelerinde, Jongseong pek çok şeyden korkuyordu. Her şeyden önce, Yang Jungwon ile tekrar yüzleşmek zorunda kalacağını bilmek onu hasta ediyordu.

Barda geçirdikleri geceden bu yana aralarındaki diyaloglar kesik kesik, sadece iş konuşmalarıydı. Jongseong konferans salonuna her dönüşünde duygu selinin yeniden üzerine çöktüğünü hissediyordu.

O sabah Jungwon yanından geçerken bile tek yapabildiği ince bir hırıltı çıkarmak olmuştu. Kızgın olmaktan yorulmuştu ama Jungwon'un huzurunda gardını düşürmek en büyük zayıflık göstergesi olacaktı. Ve Jongseong artık kızılcık ağacının altındaki zayıf, çelimsiz çocuk değildi.

Her zaman yaptıkları gibi oturdular, eskiden bir savaş olan ama kısa sürede bir çıkmaza dönüşen mücadelede çiftler karşı karşıya geldi. Artık aralarında ateş yoktu, sadece kül ve moloz yığınları boş boş duruyordu.

Çorak bir arazi. Benzer bir arazi, Jongseong ve Jungwon arasındaki mesafede uzanıyordu. Jongseong'un içindeki ateşin tüketebileceği hiçbir şey kalmamıştı. O, sekiz yıl süren savaşlarının bir ganimetiydi.

"Bugün -" Jungwon toplantı notlarını aldı ve içini çekti, "Bay Jung'ın evlilik sözleşmesinde yapmak istediği birkaç değişiklikle başlayalım."

Jongseong de içini çekerek belgenin kendi kopyasına uzandı.

"Hayır."

Küçük bir sesti bu, yumuşak bir ses, gerginliğin içinden geçiyordu. Jongseong ve Jungwon Bayan Jung'a bakmadan önce birbirlerine baktılar.

Sandalyesinde kamburlaşmış bir şekilde oturuyordu. Elinde aynı yırtık pırtık mendili tutuyordu ama her ikisi de yumruk haline getirilmişti. Kaşları çatılmış ve yanakları pembeleşmişti.

"Ne oldu?" Bay Jung sordu.

Bayan Jung durakladı. Jongseong onun elinin titremesini izledi.

"Hayır," diye tekrarladı, biraz daha sert bir sesle.

Sessizlik onları ele geçirirken Jongseong'un gözleri üçü arasında gidip geldi.

"Chaeyoung, sadece birkaç değişiklik-"

"Hayır!" diye bağırdı.

Sesi çatlamıştı ama buna aldırış etmedi. O kadar şok ediciydi ki odadaki herkes ne olursa olsun dinlemek zorunda kaldı.

Şimdi tüm vücudu titriyordu. Dudakları büzülmüştü.

"Tek yaptığınız bu," diye tısladı, "kendinize uygun değişiklikler yapıyorsunuz."

"Bayan Jung," diye mırıldandı Jongseong, durumu daha da kötüleşmeden yatıştırmayı umarak.

"Bana sessiz olmamı söylediniz," diye devam etti, "ve bu toplantıları sizin yönetmenize izin vermemi söylediniz, ama yapamam!"

Çığlıkları duvarlarda yankılandı. Jongseong bu ses karşısında tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. Benzer bir şok ifadesi sergileyen Jungwon'a bakmaktan kendini alamadı.

Bayan Jung ayağa kalktı.

"Evi istiyorum!" Göğsünü işaret etti, "Çünkü onu temizlemek için yirmi bir yılımı harcadım! Ve arkadaki bahçeyi istiyorum, orada yetişen her şey benim sayemde!"

Bağırdıkça sesi titriyor ve gözleri yaşlarla doluyordu. Bay Jung'ın bile söyleyecek başka bir şeyi yoktu. Çenesi düşük bir ifadeyle oturduğu yere çakılıp kalmıştı.

"Ama sen bunu nereden biliyorsun?" Tısladı, "O yirmi bir yıl boyunca beni bir gün bile dinlemedin. Her zaman haklı olduğundan o kadar emindin ki, beni dinlemek için gururundan bir santim bile vazgeçmedin."

Bu sözler Bayan Jung'a ait olabilirdi ama Jongseong bu sözlerin zihnini işgal etmesine izin vermekten kendini alamadı.

Gurur.

Jongseong için her zaman çok cazip bir şeydi.

"Beni anlamaya hiç çalışmadın," diye ağlamaya başladı, "sadece kaçıp gittin."

Kaçıp gitmek.

Kaçıp gitmek.

Jongseong sanki yıllardır kaçıyormuş gibi hissediyordu.

Tam olarak sekiz yıldır.

"Ne yani? Bunu mahkemeye mi taşımak istiyorsun?" Bay Jung tısladı.

Kısa bir an için Bayan Jung kendi içine kapandı. Gözlerinde o tanıdık korkunun titreşimi vardı. Yine de göğsünü kabarttı, kollarını kavuşturdu ve aralarına sağlam bir duvar ördü.

"Belki de öyle yaparız."

Jungwon ve Jongseong bir kez daha bakıştılar. Mahkeme bu işin arzu edilen bir sonu değildi. Ama araya girip Bayan Jung'ı bundan haberdar etmenin sırası değildi.

Üçü de Bay Jung'ın alnında biriken teri izlemekten keyif alıyordu.

"Biraz ara verebilir miyiz?" Küçük, titrek bir sesle mırıldandı.

"Şey, biz sadece sta-" diye başladı Jungwon.

"Bir telefon görüşmesi yapmam gerek!" Bay Jung yüzü sapsarı kesilmiş bir halde bağırdı.

Avukatların yanıtını bile beklemedi. Bay Jung kendini koltuğundan iterek kalktı, tutuşunun gücüyle masayı salladı ve hışımla odadan çıktı. Jongseong onun elini cebine attığını gördü, ama telefon görünmeden kapıdan çıkmıştı.

Patlamanın ardından birkaç saniyelik uzun bir sessizlik oldu. Jongseong önce Bayan Jung'a, sonra da Jungwon'a baktı; her ikisinin de gözleri kocaman açılmış ve dudakları aralanmıştı. Bayan Jung'ın yüzü gözyaşlarıyla kaplanmıştı ve elleri kucağında titriyordu.

"Jay," diye fısıldadı Jungwon.

Jongseong başını kaldırıp baktı. Jungwon'un yüzünde bir korku, bir de farkındalık ifadesi vardı ve bunlar ayırt edilemeyecek kadar iç içe geçmişti. Bayan Jung'a baktı.

"İyi misiniz?" diye sordu.

Başını çevirdi. Gülümsedi.

"Oh, evet," diye iç geçirdi, "harika hissediyorum."

Ve Jongseong buna inandı. Bayan Jung'ın yüzünde yeni bir parıltı vardı. Titrediğini ve hâlâ çok küçük olduğunu düşünse de, kükreyen devi alt etmişti. Jongseong bu anı kendine ayırmayı hak ettiğini düşünüyordu.

Böylece, sandalyesinden kalkıp kapıya doğru ilerledi, Jungwon'a başıyla kapıyı işaret etti. Jungwon da üç uzun ay önce karşılaştıkları koridora kadar onu takip etti.

Jungwon kollarını göğsünün üzerinde kavuşturarak Jongseong'un karşısına dikildi.

"Tamam, şimdi bu işi çözüyoruz." Jay kararlıydı. Hemde hiç olmadığı kadar.

Tesadüfler || Jaywon ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin