≡;- ꒰ Yapılan çikolatalar ꒱

311 39 18
                                    

14 Şubat 2008 

On bir yaşındaydım. Jungwon ise benden iki ay önce girmişti on ikisine.

Jungwon ve ben, kızılcık ağacının altında onurumu koruduğundan beri özel bir tür ayrılmaz olmuştuk. Arkadaşlık konusunda pek bilgili olmasam da Jungwon bunu çok kolaymış gibi gösteriyordu. Güneşli cumartesi günleri parkta yanıma oturur ve televizyonda gördüğü bir spor maçı hakkında gevezelik ederdi. O ve ben ön bahçelerimizdeki karları gidebildiği kadar yükseğe yığar ve sonraki haftalarda yavaş yavaş erimesini izlerdik. Oyun parkında, sınıflarımızda, her yerde birlikteydik.

Birbirimize Sevgililer Günü hediyesi verme geleneğimiz vardı. Kızların seçtikleri erkeğe ev yapımı çikolata hediye etmeleri gibi daha bilinen bir gelenekten haberdardık ama bunu o kadar da önemsemezdik. Jungwon her zaman kızaran, kıkırdayan sınıf arkadaşlarından birkaç tane alırdı ve o büyüleyici gülümsemesini, gamzelerini gösterip kısa bir teşekkür ederdi. Sonra bütün kutuları kucağında bir yığın halinde kızılcık ağacının altındaki yerimize getirir, yarısını bana verir, yarısını da kendine saklardı.

On iki yaşına girmek üzereydim. Benim doğum gününün yaklaştığını Sevgililer Günü'nde yağan kardan anlayabilirdim. Mart ayı geldiğinde karların eriyeceğini ve yaprakların yeniden ortaya çıkacağını bilirdim. Ve o Sevgililer Günü'nde kar yağdı, tıpkı tahmin ettiğim gibi. Ama midemde ve göğsümde her şey farklı hissediyordu:

Gergindim.

Jungwon için hazırladığım her zamanki hediyeden vazgeçmeye karar vermiştim; genellikle annemin onigirisini ve yol üzerindeki marketten aldığım bir çikolatayı götürürdüm. Ancak o yıl, Jungwon'a ev yapımı çikolatalar hazırlamak için çok geç saatlere kadar uyumamıştım. Beni bunu yapmaya iten şeyin ne olduğu ya da neden bu kadar kan, ter ve gözyaşı döktüğüm hakkında hiçbir fikrim yok, özellikle de okula titreyen ellerle, kolumun altına sıkıştırılmış kutuyla yürümek zorunda kaldığım için.

Onu düşüreceğimden endişeleniyordum. Kışlık montum bu süreci zorlaştırıyordu. Yolculuk boyunca başım dönüyordu. Belki de ergenlik beklentisinin ani bir başlangıcıydı ya da bir ateşin önsezisiydi. Bilmiyordum. Tek bildiğim, okula vardığımda Yang Jungwon'un beni bekliyor olacağıydı. Beni ve Sevgililer Günü hediyemi.

Onu uzaktan gördüm ve bir an için geri dönüp eve gitmek için çok geç olup olmadığını merak ettim. Belki bir ateş o kadar da kötü olmazdı.

Ama çok geç kalmıştım. Jungwon o kadar uzaktan beni gördü ve el salladı. Kolunun altına sıkıştırılmış bir kutu görebiliyordum.

"Orada ne var, Jay?" Bana ailem Jongseong yerine Jay derdi. Jungwon bu huyu onlardan öğrenmişti. Ben ise okulda Jongseong kullanılmasını istiyordum çünkü diğer çocuklar yabancıyım diyerek sevmezdi beni. O yüzden korece ismimi okulda kullanırdı, yalnızken Jay derdi bana. Jungwon iyice dibime girdiğinde ellerim titremeye başlamıştı bile.

"Bir hediye," diye kekeledim, her zaman yaptığım gibi.

"Benim için mi?!" diye haykırdı.

Yanaklarımın kızardığını hissettiğimde ayaklarıma baktım. Yüzüm nasıl bu kadar ısınmıştı? Dışarıda kar yağıyordu!

"İşte," diye mırıldandım ve kutuyu ona doğru uzattım.

Jungwon açgözlülükle kaptı. Kutuyu açmaya o kadar hevesliydi ki, ayaklarının dibine koyduğu benim için hazırladığı hediyeyi unutmuş gibiydi.

Parlak kırmızı kurdeleyi çözdüğünü ve derme çatma beyaz karton kutuyu açtığını görünce yutkundum. Çikolataları görünce gülümsemesi biraz azaldı.

"Çok özür dilerim," diye hemen söylenmeye başladım, "Biliyorum sana genelde onigiri veriyorum ama bu yıl sana çikolata yapayım dedim ve-"

Jungwon'un vücudumu kuvvetle, kemiklerimi kırarcasına kavramasıyla sözüm kesildi. Bana sıcak bir şekilde sarıldı. İsteğim üzerine çok fazla sarılmamıştık. Ama bu sarılmada farklı bir şeyler vardı. Tanıdıktı, o ve ben birbirimizin kavrayışına mükemmel bir şekilde uyuyorduk. Kendimi garip hissetmeden kollarımı tamamen ona dolayamadım, ama bu Jungwon'u en ufak bir şekilde engellemedi.

Sonunda benden ayrıldığında, boğazımın iç kısımlarında safra gibi hissettiğim şeyi yutmak zorunda kaldım. Burnunun ucu soğuktan kızarmıştı. Geniş geniş gülümsedi. Yeni bir dişi eksikti.

"Teşekkürler," diye iç geçirdi, "Onları çok sevdim!"

Tek cevap verebildiğim titrek bir gülümsemeydi. Bu çok sık yaptığım bir şey değildi ve elimden geldiğince Jungwon'un ifadesini yansıtmaya çalışıyordum. Muhtemelen tuhaf görünüyordu. Ama umurumda değildi.

Bugün Sevgililer Günü'ydü, kar yağıyordu ve ben Jungwon'un benim için getirdiği hediyeyi açıyordum. Her şey aynıydı.

Ama her şey çok farklıydı.

Midem ayaklarımın altındaydı. Başım bir kasırganın içindeydi. Yang Jungwon'a bakmaktan kendimi alamıyordum.

Bu yüzden hepsini zihnimdeki derin bir deliğe tıktım ve kilidinin anahtarını yuttum. Orada öleceğini umdum.

Jungwon'dan her yıl aldığım hediyeyi açtığımda, "Teşekkürler," dedim.

Tesadüfler || Jaywon ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin