Saniyeler süren sessizliğin ardından Asaf, çiftliğin duvarlarından aşıp ormana karışacak bir ses tonuyla “ Sizin yaptığınız işi sikeyim ! Ne demek Aslım Türkiye'ye gelmiş ?” dedi.
🖤
Buradan döndüğümde bir KBB uzmanına görünsem çok iyi olacaktı. Az evvel bilmem kaç desibellik sesiyle kükreyen Asaf Karahanlı, saniyeler sonra telefonu kapatarak avucunun içerisine aldı. Telefonu öyle bir sıkıyordu ki, telefonun avucunun içinde un ufak olması an meselesiydi.
Gözlerini kapatarak derin bir nefes çekti içine. O kadar derin bir nefesti ki bu, sanki kainattaki bütün oksijeni ciğerlerine hapseder gibiydi. Ardından ağır ağır açtığı göz kapaklarının altındaki, kahvenin en koyu tonu olan gözlerini bana çevirdi.
“ Yakut..” dedi yakınır gibi.
“ Dönsek iyi olacak.”
Cümlesini bitirdiğinde yüzünde asılı kalmış bir mahcubiyet vardı.
“ Tabii, hemen çıkabiliriz.” dedim, başımla onaylayarak.
Kaşlarını çatarak bana doğru bir adım attı.
“ Çıkarız, çıkarız tabii de, önce seni kurutalım, hasta olma.” dedi.
Az evvel sesiyle dağları delen Asaf Karahanlı, tüm bu öfkesine rağmen beni düşünmeyi ihmal etmemişti.
“ Kurutalım derken ? ” dedim bir kaç saniye afallayarak.
“ Saçların ıslak Yakut. Kıyafetlerin de pek kuru sayılmaz, saçlarını kuruturuz, kıyafeti de bir şekilde halledeceğiz artık.” dedi.
Ardından ellerini beline koyarak “ Ve hâlâ dışarıdayız, lütfen içeri geçebilir miyiz Yakut, rica ediyorum.” dedi.
“ Tamam, saçlarımı kurutayım, sonra hemen çıkarız.” dedim, telkin eder gibi.
İçeri geçtiğimizde farkettiğim ilk şey ne kadar üşümüş olduğumdu. Şömineden çıkan sıcaklık bütün odaya yayılmış ve içeri girer girmez üşüyen bedenlerimizi sarmıştı. İçimden çok büyük bir kuvvet şöminenin tam karşındaki tekli koltuğa büzüşüp uyumak fikrini bana kabul ettirmeye çalışsa da banyoya gidip saçlarımı kurutmam ve bir an önce evime dönmem gerekiyordu.
Banyoya geçtiğimde ilk olarak nasıl göründüğümü merak ettiğim için aynaya baktım. Aynadaki yansımam beni güldürmüştü. Soğuktan burnumun ucu kızarmıştı.
Etrafta gözlerimi gezdirdikten sonra, banyo dolabının kenarında asılı duran saç kurutma makinasını alarak olabildiğince hızlı bir şekilde saçlarımı kuruttum.
Banyodan çıktığımda Semiha Hanım elinde bir kaç parça kuru kıyafetle beni bekliyordu. Sorgulayıcı bakışlarımı farkettiğinde “ Bunlar sizin için, ıslak ıslak kalmasın üzerinizde hasta olursunuz.” dedi.
Bu kıyafetler kimindi Allah aşkına ?
Boğazımı temizleyerek “ Sağolun, zahmet etmişsiniz, kurudu sayılır zaten.” dedim.
“ Bunlar hiç giyilmedi daha önce, eğer başkasının kıyafetlerini giyemem diyorsanız.” dedi Semiha Hanım.
Ellerimi ovuşturarak “ Tekrar teşekkür ederim. Böyle iyi gerçekten.” dedim ve banyonun önünden ayrıldım.
Şöminenin önündeki tekli koltukta oturan Asaf, beni gördüğünde “ Ya Sabır!” dercesine başını yana çevirdi.
“ Değişmemişsin üzerini ? ” dedi ardından.
“ Saçlarımı kuruttum, yeterli.” dedim bir çırpıda.
Ardından kapıya doğru yürüyerek “ Hadi artık çıkalım! ” dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GARAM
General FictionŞimdi tatlı bir rüzgar beklerim Yürüyebilseydik yan yana kehribar..