Boğazım ağrıyor, sınava çalışıyorum ama bir yandan da size bölüm yazıyorum. Bence hakkım ödenmez...
Oy ve yorum atmayı unutmayın, benim için çok önemli.
Keyifli okumalar, değerlilerim.✨
17. Bölüm: "İstenmeyen Yolculuk."
Açık olan kapıdan bize çatık kaşlarla bakan babaanneme, sonra da Yalın'a baktım. O da benim gibi şaşırmış gözüküyordu. Saçımı kulağımın arkasına ittirdikten sonra yüzüme bir gülümseme takındım ve arabadan inip babaanneme sarıldım. Herkes Yalın'ı sevgilim diye biliyordu. Hem yanlış bir şey yapmamıştık ki, niye bu kadar telaş yapmıştım? Altı üstü yanağımdan öpmüştü.
Sonra da ne yazık ki babaannem gelmişti zaten.
Kollarımı babaannemden çekip yanaklarını öptüğümde kaşları hâlâ çatıktı. Hiç yumuşamış gibi gözükmüyordu. Olsun, yumuşatırdım ben onu. İlk torununa kıyamazdı, çok severdi beni.
"Oy babaannecim sen beni görmeye mi geldin?" dedim sevinçle.
Bakışlarını bana çevirmişti. "Baktım senin geleceğin yok, ben geleyim dedim."
Babaannem bile bana laf sokuyordu ya, pes gerçekten. Elinden tuttum ve yavaş yavaş eve doğru yürümeye başladım. Yoksa biraz sonra bakışları ile Yalın'ı yerden yere vuracaktı. Böyle şeylere hiç gerek yoktu. Babaannemi burdan uzaklaştıracak, Yalın'a da eve gitmesini söyleyecektim. Evin kapısına yaklaştığımızda babaanneme çaktırmayarak başımı Yalın'a doğru çevirdim ve dudağımı oynatarak 'git' dedim. Bir kez dememle anlamış, arabasının kapısını kapatarak çalıştırmıştı. Kapıyı açıp babaannemle evin bahçesine girdiğimizde rahat bir nefes verdim. Bu karanlık havada da niye dışarı çıkmıştı ki bu kadın?
Olacak iş miydi canım.
Sessiz bir şekilde eve girmiştik. Annemler salonda oturuyordu. Sonra diğer yüzlere de baktım. Amcam, amcamın oğlu ve karısı da buradaydı. Herkese teker teker bakarak gülümsediğimde babaannem de koltuklardan birine geçmişti. Beynim odana git diye bağırsa da biraz yanlarında oturmakta fayda vardı. Uzun zamandır görüşmüyorduk. Geldikleri halde odama çıksam ayıp olurdu. Babaannemin yanındaki boşluğa geçip oturdum ve telefonumu sessize aldım. Şimdi sohbet başlayabilirdi.
Amcama baktım ve "Hoşgeldin amcaların bir tanesi, hangi rüzgar attı böyle?" dedim.
Biraz imalı bir laf olsa da yanlış bir şey söylememiştim. Bayadır görüşmüyorduk, amcamın da beni ne aradığı ne de sorduğu vardı. Azıcık da yalakalık yapmayı ihmal etmemiştim.
"Rüzgar değil aha bu babaannen attı." diyerek eliyle babaannemi işaret etmişti.
Ne kadar komik olmasa da tebessüm edip bakışlarımı Enes'e yani kuzenime çevirdim. "Sen nasılsın Enes? Bitti mi ortaokul?" dediğimde Enes kaşlarını çatmıştı.
"Aşk olsun Dilan abla..." diye hoşnut olmayan bir sesle konuşmuştu. "Lise ikiye geçtim ben!"
Ne fark ederdi canım. Ben onu gördüğümde ortaokula gidiyordu. Zaman biraz hızlı geçiyorsa suç benim miydi?
Kimse suçlu aramıyor zaten Dilan.
Ha tamam o zaman, sorun yok.
"Dilan ablanın aklı bir karış havada oğlum, normaldir bilmemesi." dedi yengem. Bakışlarımı ona çevirdiğimde saçını tek eliyle savurmuş, bacak bacak üstüne atmıştı.
Yengemin bu hallerine alışmıştım, beni hiç bir zaman sevmemişti. Onun beni sevmemesi çok koymazdı da, tüm sülale onu sevmiyordu. O bu yük ile nasıl yaşayacaktı? Gerçi bu kilosu ile yaşıyorsa, o yükle de yaşıyabilirdi. Ben yine de ağzımı açmadan saygımı korumuştum. Ne kadar hak etmiyor olsada...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNDEM SEBEBİM (TAMAMLANDI)
Dla nastolatkówİki ünlü el ele magazincilere yakalanırsa ne olur? Sadece gündem mi? Pek sanmıyorum.