"6,7,8,9"
Kan ter içindeydim. Bacaklarım sızlıyordu. Onlara rağmen gözlerimi bir kez bile karşım da ki aynadan ayırmıyordum. Hara ve Seolhyun ile birlikte keografiye çalışıyorduk. Kyumin ve Haesoo'nun ne yaptığını bilmiyordum. Hara ve Seolhyun'un partlarını kısa bir süre de kaydettikten sonra düzenleme işini sonraya ertileyip kendimizi buraya atmıştık.
Saatlerdir Hara ve Seolhyun'un oluşturduğu keografiye çalışıyorduk. Aynı kısmı binlerce kez tekrar ediyorduk. Performans gününe kadar kendimi mükemmel görmüyordum. O yüzden 'iyi' diye düşünürek hiç bir zaman durmamıştım.
"Tekrar"
Seolhyun'un yorgun çıkan sesine rağmen hâlâ daha çalışmak istiyordu. Şarkıyı başa alıp belirli bir kısmına kadar dans ettik ve bunu bir çok kez tekrar ettik.
En sonda Hara elini sallayarak yere çökerken yerimde durup sol çaprazım da ki Hara'ya baktım. Hara ve Seolhyun iki yanımdaydı ve onlara nazaran biraz daha gerideydim.
Seolhyun müziği durdururken artık oda da sadece bizim nefes alış verişlerimiz duyuluyordu.
Seolhyun ve ben olduğumuz yerde dururken Hara'ya baktım. Alnımı kaşıyıp yüzümü sıvazladıktan sonra Seolhyun'a baktım.
"Bu gece bu kadar yeter"
Seolhyun'un başını olumluca salladıktan sonra duvarın dibinde duran eşyalarını alıp Hara'yı yerden kaldırdı ve odadan çıktı. Bilgisayarın başına geçip müziği tekrar açtım ve binlerce kez tekrar ettiğimiz hareketleri tekrar ettim.
Şarkı devam ederken durup aynada kendime baktım. Saat çoktan gece yarısını geçmişti. Bu günün perşembe olduğunu anımsayıp beş günümüz kaldığını aklıma not ettim. Bu gün muhakkak solo şarkımı kaydetmeliydim. Ne kadar erken kaydedersem keografilere o kadar çok zaman ayırabilirdim.
Aklımda plan oluştururken odanın kapısı açıldı. Kafamı çevirip kapıya çevirirken belimde ki ellerimi iki yana indirip duruşumu dikleştirmiştim.
Eski dans hocam bayan Yang'dı. Çok katı ve disiplinli bir kadındı. Kan kusturana kadar dans ettirirdi. Acımasız bir kadındı.
"Demek buradasın Zuer. Seni burda görmeyi hiç şaşırmadım"
Sessizliğimi korurken bilgisayarın başına geçti ve bir kaç şeye tıkladıktan sonra odayı bir müzik sardı. Bu müziği biliyordum, bizi çalıştırdığı müziklerden biriydi. Keografiyi anımsar iken aynadan bayan Yang'a baktım. Büyük bir dikkatle bana bakıyordu.
Keografiye başlarken gözlerimi ayna da ki yansımamdan ayırmıyordum. Müzik bittiğinde tekrar başa almıştı.
Tekrar bitti, tekrar başa aldı.
Tekrar bitti, tekrar başa aldı.
Tekrar bitti, tekrar başa aldı.
Tekrar bitti, tekrar başa aldı.
Tekrar bitti, tekrar başa aldı.En sonunda müzik tekrar çalışmadığın da olduğum yerde nefes nefese dik bir şekilde durmaya çalışıyorum. Bayan Yang ile en çok zaman geçiren bendim ve hâlâ kurallarını hatırlıyordum.
Bayan Yang bana doğru yaklaşırken topladığım saçlarımın arasından kaçan perçemler terli yüzüme yapışmıştı.
Bayan Yang sessizce sakin adımlar ile etrafım da dönüyordu. Bu anı biliyordum. Ve biraz sonra soracağı soruları.
Yoruldun mu?
"Yoruldun mu?"
Bayan Yang sol yanımda dururken direk aynaya bakıyor, ordan izliyordum.
"Yorulmadım"
Bayan Yang başını olumluca sallayıp yürümeye devam ederken bir sonra ki sorusunu bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
That Day ^•^ Lee Taeyong
Fanfiction-O gün, o gün cüzdanımı bulamadığım da kahvemin parasını ödemiştin, ondan sonra nedense hiç aklımdan çıkmamıştın. Ve çok sonra fark ettim ki, ben sana aşık olmuştum. ... *Kitabın şarkısı -> Mark Klaver/Say You Love Me*