"Harika, o zaman tonlamaya burda biraz çalışın. Sonra ikinizde kayıt odasına girin. Zaten arka arkaya söyliceksiniz, küçük bir kısım. Tek tek kayıt etmenize gerek yok"
Dumanı tüten kahvemdem bir yudum alırken üstümde ki ceketi çıkardım. Bileğimde ki siyah toka ile saçlarımı alttan topladım. Yüzümün yanlarına düşen perçemlerimi kulaklarımın arkasına sıkıştırdım.
Dohyun dediği Taeyong ile çalışmaya başladığımız da Taeyong odayı topluyordu.
"Biraz daha yavaş söyle, yavaş ve duygulu"
Taeyong'un dediği şekilde ilk kısmı, 'i have you'u söylemeyi denedim. Gözlerim Taeyong'un yüzünde, onun vereceği tepkideydi. Yapım işinde iyi olsam da Taeyong benden daha iyiydi.
" 'you' kısmını biraz daha vurgulayabilir misin?"
Dediği şekilde söylediğimde Taeyong dönüp bana bakmıştı. Yorum yapmasını beklerken Taeyong'un duraksadığını hissettim. Yüzüme tepkisiz bir şekilde bakmayı sürdürdüğün de Dohyun'un da ayakta bir şekilde bizi izlediğini fark etmiştim.
Sabahın erken saatlerinden beri yoğun bir şekilde çalışıyorduk. Diğer yandan eminim ki kendi kişisel işleri de vardı. İkimizde bu gün bazı anlarda durup kalıyorduk. Biraz uykusuz, çokça yorgunduk. Şu an onu anlayabiliyordum.
Taeyong gözlerini kapatıp işaret ve baş parmağı ile gözlerinin pınar kısmına bastırdı. Ardından gözlerini kırpıştırıp bana baktı ve başını olumluca salladı.
"Bu iyi"
Başımı aynı şekilde salladığım da gözlerim Dohyun'u bulmuştu. Taeyong'u izliyordu. Gözlerinde anlamlı bir bakış vardı, dudaklarında da hafif bir tebessüm. İkisinin arasında benim bilmediğim bir şey olduğunu düşündüm.
Açıkçası biraz meraklanmıştım çünkü Dohyun'u ve Taeyong'u hiç bir arada görmemiştim. Bu kadar yakın olduklarını bilmiyordum.
Taeyong ile çalışmaya devam ettiğimizde birlikte kayıt odasına girmiştik. Kulaklıkları takıp mikrofona yaklaştım ve Dohyun'un müziği açmasını bekledim. Ard arda bir çok tekrar ile kayıt aldık. Her seferin de ya Taeyong ya da ben bir kısmı beğenmiyorduk.
"Bu güzel" Taeyong ile ikimizde son kısmı söyleyip bitirdiğimizde Dohyun'un sesi duymuştuk. Ardından kayıt ettiğimiz kısmı açtı ve Taeyong ile sakince dinledik.
"Nasıl?" Dedim kulaklığı boynuma asarken. Taeyong kulaklığı direk çıkartıp elinde tutmuştu.
"Sence nasıl?"
"Bence iyi, sence?"
İkimizde biraz saçma olan bu diyaloğumuza gülerken Taeyong elini saçlarından geçirerek geriye taramıştı.
"Bence de iyi"
"Mükemmel. O hâlde 'My heart belongs to you'nun kayıtı bu gün bitmiştir"
Dohyun'un enerjik sesine Taeyong ile güldük. Elimi havaya kaldırdığım da Taeyong da elini havaya kaldırmıştı. Ellerimizi hafifçe birbirine çarpıp tuttuk ve hafifçe salladıktan sonra ayırdık. Boynumda ki kulaklığı çıkartıp Taeyong'un arkasından kayıt odasından çıktım.
2 günün ardından tekrar Taeyong ile kayıt odasında toplanmıştık. Geçen 2 günün içinde kendi kısımlarımı yapımcı ile kaydettiğim için sadece Taeyong'un kısımları kalmıştı. Onu da bitirdiğimiz de son kısım kalmıştı ve o da biraz önce bitmişti. Böylece Dohyun'un dedi gibi My Heart Belongs to You'nun kayıtı bitmişti.
Bu şarkı ile birlikte 3 şarkının kaydı bitmişti. Geriye (Cry)stal ile Burn to Love kalmıştı.
"Taeyong" dedim masada oturmuş Dohyun ile konuşan Taeyong'a bakarken. Başını çevirip bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
That Day ^•^ Lee Taeyong
Fanfiction-O gün, o gün cüzdanımı bulamadığım da kahvemin parasını ödemiştin, ondan sonra nedense hiç aklımdan çıkmamıştın. Ve çok sonra fark ettim ki, ben sana aşık olmuştum. ... *Kitabın şarkısı -> Mark Klaver/Say You Love Me*