Zaman, o hep hızlı geçerdi.
Bazen o kadar hızlı geçip giderdi, bazende çıldırtacak kadar yavaş. Ama yine de akıp giderdi. Bazen geçen bunca yılın, başlayıp bitirdiğimiz bu kadar projenin hangi ara geçip gittiğini de anlamazdık.
Bunu çok sık yaşadığımı hissediyordum. Cold Heart'ın çekimleri bitmişti, bitmekle kalmamış iki gün önce yayınlamıştım. O ana kadar o yorucu, zor ve yoğun geçmişti, bir günü bir kaç gündür yaşıyormuş gibi hissettirdiği olmuştu.
Çekim günlerinde Aeri ve Hara bir kaç kere ziyaret etmişti, Nina görüntülü aramıştı. Annem ve babam aramış, kısa da olsa konuşmuştu. Ning ve diğer üyeler bir kere ziyaret etmişti.
Cold Heart'ın çekimi zorlu geçsede sonunda iyi bir iş çıkartmıştık. Yayınladığı zaman güzel tepkiler toplamıştı, diğer şarkılar audio şeklinde yayınlandığın da şirket My Heart Belongs to You'nun bir MV'si olacağını onaylamıştı.
Bir çok gönderinin yorumunu okumuştum. MHBTY'nun beğenildiğini o kadar çok okumuştum ki başlık şarkısını ve diğer şarkıların yayınlandığından şüphe duymuştum. My Heart Belongs to You'dan sonra en çok (Cry)stal ve Burn to Love'ı okumuştum. Cold Heart ve Poisonous Mind bazı gönderilerin altında en çok okuduğum şarkılardı.
Yani, tüm şarkılar çokça sevilmişti. Fanlar gibiydim, içlerinden her hangi bir tanesini favorim olarak seçemiyordum.
Şu an ise, oturduğum sandalye de ekip ile My Heart Belongs to You dinlerken saçlarımın turuncuya boyanışını izliyordum. Farklı bir şarkıyı açmayı düşünürken kuaför ekibi MHBTY açmamı istemişlerdi.
Taeyong içeri girdiğinde saçları sırılsıklamdı. Arkasından çekim yapan kameraman da girmişti. O da saçlarını açık kahverengiye boyatmıştı. Şimdi saçlarını kurutacaklardı.
"Bitti mi?"
"Evet" Taeyong yanımda durup eğildi ve aynadan saçlarına baktı. Parmaklarını saçlarında dolaştırdıktan sonra kafasını iki yana sallamıştı. Yüzüme gelen su damlaları ile refleksle gözlerimi kapatmıştım.
"Yüzümde makyaj olmadığı için şanslısın"
Taeyong gülerek dikleştiğinde çoğunluğun da boya olan saçıma baktı.
"Açık olursa kötü duracak"
"Biliyorum"
"Çok koyu olursa da kötü olacak"
"Gider misin?" Taeyong gülerken onu kolundan ittirmiştim. Arka da ki kameraman bizi çekmeye devam ediyordu. Taeyong kalçasını masaya yaslarken saçımı boyayan kuaföre döndü.
"Kaşlarını sarı mı yapsak?"
"Yüzümü de pembe yapalım mı?"
"Bence mavi daha çok yakışır"
Oda da ki bir çok kişi aynı anda güldüğünde bende gözümü devirerek gülmüştüm. Kameraman kamerayı kapatmayıp çekmeye devam ettiğinde Taeyong da gitmeyip saçımın boyanmasını izlemeye devam etmişti.
"Keşke daha erken gelseydim, senin saçın çoktan bitti"
"Sen hazırlanana kadar bireysel sahnelerimi çekerim. En kötüsü hâlâ hazır olmazsan giderim"
"Geri kalan tüm kısımları tek başıma çekerim"
Tek kaşımı kaldırarak Taeyong'a baktığımda dudaklarını birbirine bastırıp başını olumluca salladı. Kameraya dönüp baktığında dudaklarını aralamıştı.
"Tam Zuer'in yapacağı bir şey"
Oda da ki diğer personeller güldüğünde dudağımı yalamıştım gülümserken. Ekipten biri Taeyong'u saçını kurutmak için çağırdığın da Taeyong yan tarafım da ki koltuğa oturmuştu. Kameraman kısa bir süre daha çektikten sonra kamerayı kapatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
That Day ^•^ Lee Taeyong
Fanfiction-O gün, o gün cüzdanımı bulamadığım da kahvemin parasını ödemiştin, ondan sonra nedense hiç aklımdan çıkmamıştın. Ve çok sonra fark ettim ki, ben sana aşık olmuştum. ... *Kitabın şarkısı -> Mark Klaver/Say You Love Me*