"I'm mad at myself for believing that you'll love me when I'm more like her."
Lucius Malfoy'un yaşadığı öfkeyi dünya üzerinde anlatmaya yetecek kadar güçlü bir kelime yoktu. Genç büyücü duygularının onu bu denli esir etmiş olmasına anlam veremiyordu. O Lucius Malfoy'du.
Safkanların en köklü ailelerinden birinin varisi, oldukça zengin ve yakışıklı görünüme sahip bir büyücüydü.
Kağıt üzerinde herşey mükemmel olmalıydı. Eksikliğini çekecek ona dert edinecek kusurları olmamalıydı.
Tüm bunlar birer palavraydı. Lucius son yıllarını kıskançlık dışında başka hiçbir duyguyla geçirmemişti. İlk başta Hermia'ya olan kıskançlığı geliyordu.
Kendi aptallığı yüzünden kaybettiği dostuna duyduğu özlemi zamanla ondan hoşlanmaya ve aşka doğru dönüşürken, Lucius bu hisleri bitirmek için her yola başvurmuştu.
O kadar ileri gitmişti ki sevdiği kızı kendinden nefret ettirecek kadar çabalamıştı.
Fakat kader öyle inatçıydı ki onları bir şekilde yine birleştirmeyi başarmıştı. Genç oğlanın gösterdiği üstün çabaya rağmen kıza karşı olan aşkı sadece daha çok büyümüştü.
Artık geri dönüşü olamayacak bir şekilde.
Kıskandığı diğer ikinci kişi ise, Edgar Avery olmuştu. Avery oğlanının sahip olduğu mükemmelikten hiç haz etmemesinin üstüne Hermia ile çıkması ona olan nefretini körükleyen ana etken olmuştu.
Ancak Lucius'un şu anda hissettiği kıskançlık dalgasının yanında Edgar Avery sadece bir çocuğun kıskançlığı gibi kalıyordu.
Merlin biliyordu. Kırk yıl düşünse Silas Nott'un, Ravenclaw'dan bir ineğin, onun Buz Kraliçesi ile yakınlık kuracağına ihtimal vermezdi. Fakat bu olmuştu. Hermia'nın o Nott ile Hogsmade gezisine gidiyor oluşunun dedikodusu okulda oldukça hızlı yayılmıştı.
Lucius'un son zamanlarda Hermia'ya karşı gösterdiği yakınlığa rağmen kraliçesinin bir Ravenclaw'lı oğlanı tercih etmiş olması onu delirtiyordu.
Kullanılmayan kızlar tuvaletinde çağırdığı kişinin gelmesini beklerken haftalık paketinde son kalan sigarasını yaktı.
Muggle icatlarından nefret etsede kabul etmesi gerekiyordu. Şu lanet zehir sinirlendiğinde onu rahatlatan az sayıda şeyden biriydi.
Sigarasının dumanını yavaşça dışarı verirken tuvalete doğru gelen topuklu ayakkabı sesiyle derin bir nefes verdi.
Neredeyse yirmi dakikadır bekliyordu ve kız ancak gelmeye teşrif etmişti. Lucius bekletilmekten hoşlanmasada söylenecek konumda değildi. Kafasında oluşturduğu planın işe yaraması için kıza ihtiyacı vardı.
Okulda o planda başarılı rol yapabilecek tek kişinin bu kız olması oğlanın sinirini bozuyordu.
"Ne istiyorsun Lucius?"
"Terbiye kurallarına noldu? Bende seni gördüğüme sevindim Ophelia."
"Şu anda en son görmek istediğim kişi eski flörtüm. O yüzden vaktimi çalmana izin vermeyeceğim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴀᴍᴏʀ ᴘᴇᴄᴄᴀᴛᴏʀᴜᴍ || ʟ.ᴍ
Fanfic𝐘𝐨𝐮 𝐞𝐢𝐭𝐡𝐞𝐫 𝐝𝐢𝐞 𝐚 𝐡𝐞𝐫𝐨 𝐨𝐫 𝐲𝐨𝐮 𝐥𝐢𝐯𝐞 𝐥𝐨𝐧𝐠 𝐞𝐧𝐨𝐮𝐠𝐡 𝐭𝐨 𝐬𝐞𝐞 𝐲𝐨𝐮𝐫𝐬𝐞𝐥𝐟 𝐛𝐞𝐜𝐨𝐦𝐞 𝐭𝐡𝐞 𝐯𝐢𝐥𝐥𝐚𝐢𝐧. ▪︎𝘞𝘢𝘳𝘯𝘪𝘯𝘨: 𝘮𝘢𝘵𝘶𝘳𝘦 𝘤𝘰𝘯𝘵𝘦𝘯𝘵 𝘢𝘯𝘥 𝘴𝘭𝘰𝘸 𝘶𝘱𝘥𝘢𝘵𝘦𝘴