27

99 10 14
                                    

Hâlâ Yiğit'in beni getirdiği bahçenin kapısında dikiliyoduk. Yiğit burayı nerden biliyordu.

Takip etmiştir yine.

İşsiz bu çocuk ya.

"Buranın vefat eden dedenin bahçesi olduğunu biliyorum" dedi Yiğit gözlerimin içine gülümserken.

Bu bahçeyi çok severdim. Dedemle anılarımız vardı burda. Neredeyse yılda birkaç kez buraya kafa dinlemeye gelirdim. Bu bahçe bir nevi benim tefekkür etme yerim gibiydi. Bazen de agalarımla burda toplanır takılırdık. Aklıma gelen anıyla gözlerimin dolduğunu farkettim.

9 YIL ÖNCE

"Dedee yakalayamazsın kii"

"Gel buraya seni yaramaz çocuk, çukkalımı nereye koydun"

Dedem bastona çukkal derdi. Bende sırf ona gıcıklık yapmak için sürekli çukkalını alıp saklardım.

"Bak çukkalımı bulunca seni onla dövücem" dedi dedem sahte bir sinirle. Beni bahçede kovalıyordu. Ben ise kaçıyordum. Çukkalını bahçedeki koca çınar ağacının dalına saklamıştım. Ağaca doğru yöneldim ve tırmanmaya çalıştım. Dedem bana yaklaşmıştı sanki bir öcüden kaçıyormuş gibi korkup daha hızlı tırmanmaya çalıştım. Yanlış dala basmamla yere düşmem bir oldu. Diyecektim ki kendimi havada buldum. Dedem beni tutmuştu.
O günden sonra dedem benim kahramanımdı.

Kalbimdesin dedem.. :(

ŞİMDİKİ ZAMAN

Kulaklarımı tırmalayan o sesle düşüncelerimden sıyrılarak kendime geldim.

"Ayy Mina ağlıyor musun sen?" dedi üzüntülü ama üzüntüsüz dalga geçen bir edayla Nisa.

Bu kızla lisenin başından beri aynı sınıftaydık. Kızla sürekli kavga ederdim. Çünkü ne o beni ne de ben onu seviyordum. Bu sene sınıfını yan sınıfa aldırmıştı.

Nedenki acaba?

Ben biliyorum eheheehe

"Sanane Nisa!" dedi Yiğit ve kolunu omzuma koydu. Hadi laf sok şuna der gibi bakıyordu. Laf sokmak istemiyorum en iyisi gözünü korkutayım.

"Ağlamıyorum da sen birazdan ağlicaksın gibi görünüyor."

"Of aman senle vaktimi harcamak istemiyorum. Yürü Evin gidelim ayol" Nisa ve en yakın arkadaşı Evin yanımızdan uzaklaştılar.

"Bunlar gidince buranın havası bi hoş oldu ya" demesine hafifçe sırıttım.

"E hadi yürü gidelim bahçeye"

Koşarak kendimi salıncaklı koltuğa attım. Yiğit'in oturmaması içinde kendimi böyle boydan boya uzattım. Çünkü neden olmasın!

"Kızım çekilsene bende oturayım"

"Tamam tamam ağlama gel" dememle bana gözlerini devirip yanıma oturdu.

"Oha ayı salıncak çöktü." dedim Yiğit'i sinir etmeye devam ederek.

"İn o zaman" gözlerimi büyüttüm. Ne yani bu bana şişko mu demeye çalışıyordu sen şimdi görürsün. Ona yavaşça yaklaştım ve kucağına atladım.

"Altta kalanın canı çıksın!" Yiğit'te bu dediğimle gülmeye başladı. Onun gülmesine bende katıldım.

"Mina"

"Efendim?"

Yaklaştı ve bir süre sadece yüzümü inceledi. Yüzünü ilk kez bu kadar yakından görüyordum. Kalp atışlarım hızlanmıştı. Nerdeyse burnumuz birbirine değecek kadar yakındık. Yiğit o kadar güzel bakıyorduki gözlerini mıncırlama hissi geliyordu. Yiğit kendi burnunun ucuna bakmaya başladı. Gözleri şaşa olmuştu. Bu haline güldüm. O ise yaklaşıp burnumu öptü.

Ay.

Şoktayım, heyecanlandım ayol.

"Noldu?" diye sordu.

Kalbimi söktün götürüyorsun daha ne olsun.

"Hiç" dedim gülümseyerek.

"Mina ben.. yani sen.. ya işte anlarsın ikimiz.. of heyecandan konuşamıyorum!Ben en iyisi şu köşedeki marketten su alıp geleyim." diyerek benim bir şey dememe izin vermeden gitti.

Ne demeye çalıştı.

Salak değilim kesin çıkma teklifi edecekti ya.

Yiğit'i beklerken köşedeki dedemle ektiğimiz elma ağacına yaklaşıp bir elma koparıp yemeye başladım.

O anda ağzıma tutulmuş bir pamuk hissettim. Sonrasını bilmiyorum çünkü galiba bayılmıştım..

_________

Hayat felsefem aksiyoon kaoos be sonunu ekşin bitirmeseydim olmazdı fjslfndşafkls
Sonraki bölümler bombee

İyi okumalar!

Fotoselli kapı | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin