Bölüm VIII: Karmaşa

33 10 0
                                    

Asena'dan

Uyandığımda vücudumun her yerinde keskin bir ağrı vardı. Güçlükle kendimi banyoya attım kabine girdim ve kıyafetlerimi bile çıkarmadan kendimi soğuk suyla ıslattım. Vücudumdaki ağrı yavaş yavaş geçiyordu. Ancak başımdaki gün boyu benimle kalacaktı sanırım. Bir süre daha bekledikten sonra suyu kapatıp kıyafetlerimi çıkardım. Kurulanıp üzerimi giydim. Aynaya bakmamaya çalışıyordum çünkü gözlerim şişmişti. Kahvaltı saatine henüz iki saat daha vardı. Koşuya çıkabilirdim. Saçlarımı topladım ve odamdan çıktım. Hava serindi ve gökyüzü henüz aydınlanmaya başlamıştı. Müzik açıp yavaş tempoyla koşmaya başladım.

Acaba Timur, Lily'e söylemiş miydi? Bunca yıl arkadaştık. Bunu yapacağını sanmıyorum ama beklemediğim bir şekilde bana arkasını dönmüştü. Bunu da yapabilirdi. Kristal Prenses olduğumu ona söylemiş olabilirdi.

Hızlanmaya başladım.

Artık benden nefret mi ediyordu yani? Herkes gibi o da beni bıraktı. Babam, annem, kardeşim... Herkes tarafından terk edildim. Şimdi de o...

Yavaşlayıp durdum. Kafamı toparlamam gerekiyordu. Artık saçma sapan şeyleri düşünmeyecektim. Koşudan sonra odasına uğrayacak sonra ona bu konuyu soracaktım. Belki de mesaj atmalıyım görüşmek için böylesi daha uygun olabilirdi. Ne de olsa uzun süredir konuşmadık. Evet, bu daha uygundu. Eğer ona söylediğini söylerse Timur'u bir güzel pataklayacak sonrasında gidip Lily'nin hafızasını temizletecektim. Belki onu da pataklardım.

Söylemediğini söylerse ne yapacaktım peki? Timur'la bağlarımızı kopardık sayılır. Sanırım ondan bu konuda hafızasını temizletmesini isteyecektim. Kabul etmezse ne yapacağımı bilmiyorum çünkü kalbim zaten kırıktı, ona olan güvenim yerle bir olmuştu ancak onu hâlâ çok seviyordum.

Derin bir nefes alıp koşmaya yeniden başladım. Bu konu hakkında daha fazla düşünmek istemiyordum. Yaklaşık bir saat kadar koştuktan sonra yurda dönüp duş aldım. Saçlarımı kurutup ördüm. Yemekhaneye indim. Saat henüz erken olduğu için birkaç kişiden başka kimse yoktu. Yemeğimi alıp güneşin vurmadığı masalardan birine geçtim. Pek fazla iştahım yoktu ama yemek zorundaydım. Meyve suyu içip yemeye başladım. Biraz tiksinmiştim.

Hâlâ canımı ne sıkıyordu? Her şey düzelecekti neye canımı sıkıyorum ki? Birkaç küçük böcek canımı sıkmayacaktı. Evet, istesem hepsini karınca gibi ezerdim. Hepsini. Gözümü, birilerinin sırrımı bilmesi, korkutmamalıydı.

Hırsla yemeye başladım. Kahvaltımı bitirmeye çok yaklaşmıştım ki karşıma biri oturdu. Bu Timur'du. "Selam."

"Günaydın Prensim." Deyip başımı eğdim.

"Peki, erken kalkmışsın bugün. Seni dışarda koşarken gördüm."

"Rahatsız ettiysem affedin Prensim." Dudağının içini ısırıyordu. Yüzünde hiçbir ifade yoktu.
"Dün gece oldukça sıcaktı. Hastaneye gitmek zorunda kaldım. Sanırım bir ateş kullanıcısı yaptı. Bir şey biliyor musun?" Sanırım ona zor zamanlar yaşatmıştım. Gözlerimi kaçırdım.

"Kesinlikle hayır Prens Timur. Bu konu hakkında hiçbir şey bilmiyorum."

"Ah, öyle mi? Ben kimin yaptığını tahmin edebiliyorum." dedi ve çatalının ucuyla arkamda bir yeri işaret etti. Dönüp baktım. Ateş Prensi Kazuki'yi gösteriyordu.

"Sanmıyorum Prens Timur. Lütfen kayıtsız bir şekilde insanları suçlamadan vazgeçin." İmalı söylemiştim bunu.

"Mesafeli davranıyorsun." Uzun zaman sonra ilk defa bana baktı.

"Mesafeli olmamam için bir neden yok öyle değil mi Prens Timur?" Derin bir nefes aldı.

"Senden uzak durmamı söyledin, şimdi de bunu mu yapıyorsun? Bunun mantıklı olan bir yanı yok."

Aradia LanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin