Asena'dan
Jace'in dün geceki itirafından sonra ne yapacağımı bilemez halde onu göle götürdüm. Bir de belki cesaretini toplayıp söylediği şeyi saçma sapan bir hareketle mahvetmiştim. Kafam karma karışık olduğu ve biraz da yaptığım saçmalığın verdiği utançlık için yürümenin iyi geleceğini düşünmüştüm. Göle gidene kadar da ona ne cevap vereceğimi düşündüm. Jace ve ben olamazdık. Mesele şu ki, o Asher'ın koruyucusuydu. Ben ise bir Prensestim. Asher ve benim aramda seçim yapması gerekebilirdi. Jace'i az çok tanıyordum. Geçici şeyler için çaba sarf etmeyen bir insandı, yanılıyor da olabilirdim tabii. Gölde bana her zamanki gibi yakın olabileceğimizi söylediğinde sevinmiştim çünkü neredeyse her ders beraberdik ve gergin olmak istemiyordum.
Yemekhanede oturmuş kahvaltı yapıyordum. Saat erken olduğu için kimse yoktu. Jace odasına dinlenmeye çıktığında ben de buraya gelmiştim. Sabaha kadar göl kenarında oturmuştuk. Bu ne kadar sorumsuz bir davranış olsa da kendimi bundan alıkoyamamıştım. Birkaç saat sonra dersim vardı. O zamana kadar dinlenebilir, egzersiz yapabilir veya kitap okuyabilirdim. Dün yeterince yorulduğum ve gece uyumadığım için dinlensem çok daha iyi olacaktı. Kahvaltım bittikten sonra odama geçip yatağa uzandım ve gözlerimi kapattım.
Uyandığımda derse bir saat kadar vardı. Duşa girip saçlarımı kuruttuktan sonra kıyafetlerimi giyip çantama havlu ve su aldım. Aklıma geldiğinde yapmazsam unutabiliyordum. Banyoya girip saçlarımı ördükten sonra odamdan çıkıp spor salonuna gittim. Kulaklıklarımı takıp koşu bandında 15 dakika kadar ısındıktan sonra vücudumu esnettim. Çantamı alıp dışarı çıktım. Dövüş sanatları dersinin olduğu büyük salona girdiğimde garip bir hava sezdim. İnsanlar neden gergindi? Çantamı dolaba bırakıp minderimin üzerine geçip bacaklarımı biraz daha esnettim. Ortamdaki gerginlik benim de gerilmeme yol açıyordu. Kulaklıklarımı çıkarıp neler olduğunu öğrenmeye karar verdim. Kim olduğunu anlamadığım birkaç kişi konuşuyordu.
"Kim böyle bir şeyi yapar ki?"
"Sözde çok güvenli bir yerdeyiz. Her an başka biri daha ölebilir." Ölebilir mi? Başka biri daha...
"Tanrım, en yakın zamanda buradan gitmek istiyorum."
Anlaşılan biri ölmüştü. Bu kim olabilirdi ve kim yapmıştı? Aklımda bu ve bunun gibi onlarca soru vardı. Dersi boş verip gidebilirdim ama beni ilgilendirmezdi. Detayları Lucas amcamdan öğrenebilirdim. Ancak bunu daha sonra yapmalıydım çünkü işi başından aşkın olmalıydı. Bacaklarımı esnetmeyi bıraktım. İçeri Asher ve Jace girdi. Jace oldukça temkinli görünüyordu. Öyle de olmalıydı. Bir Prensi koruyordu sonuçta. Ben de temkinli olmalıydım değil mi?
Yanlarına gittim. Jace'in çenesi gergindi. Dişlerini sıkıyor olmalıydı. "Nasılsınız Prensim?"
"İyiyim Aida, teşekkür ederim. Dün gece beni biraz endişelendirdin. Hatta bizi. Neyse ki Jace seni bulmuş. Olanları düşününce ürperiyorum." Benim bilmediğim bir şey vardı sanırım. Kafamın içindeki sorular artıyordu.
"Dün gece benim bilmediğim bir şey oldu sanırım."
"Uyandığından beri tabletini kontrol etmedin sanırım. Aida, bu sabah gölde ceset bulundu. Dün gece öldüğü tahmin ediliyor." Kaşlarımı çattım. Dün gece biz de oradaydık. Biz oradayken bir şey olsa görmeme ihtimalimiz yoktu. Öyleyse bizden önce olmuştu. Peki kim yapmıştı böyle bir şeyi? Jace'e baktım. O da bunu düşünüyor olmalıydı. Birkaç dakika daha bekledikten sonra bugün derslerin iptal edildiğine dair bildiri geldi salon hoparlöründen.
"Prensim öyleyse size küçük bir tavsiye vermeme izin verin." Tavsiyemi merak etmişti. "Mümkün olduğu kadar odanızdan ayrılmayın." deyip Jace'e döndüm. "Jace sanırım bir süre Prens Asher'ın yanından ayrılmayacaksın." Kafa sallayarak beni onayladı. "Şüphelendiğin bir durum olursa beni çağırabilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aradia Laneti
FantasíaŞeytan Aradia, dünyaya indiğinde henüz ne büyü vardı ne de sihir. İnsanlık elementleri kontrol ediyor ve bununla gurur duyuyordu. Yalnız bir gurup vardı ki ne element kullanıyor ne de şifa yapabiliyordu. Aradia onlara büyüyü ve sihri öğretti. Elemen...