14

463 28 4
                                    

Bu fic kesin diğer ficimden daha uzun olacak, çünkü aklımda daha bir sürü şey var. Bi 6-7 bölüm daha yazarım diye düşünüyorum ^^

Eve geldiğimde Hyunjin gelmiş, hepsi toplanmış beni bekliyorlardı. Eve geldiğimde Felix direkt üzerime atladı ve "Şimdi napıcaz?" dedi. "Bunu gece konuşsak daha iyi olur." dedim ve kendimi koltuğa attım. Yavaşca elimdeki çıktıları incelemeye başladım. Hm, normal bildiğimiz Seungmin. "Bana bir kalem bir de kağıt getirin." dediğimde Han ayaklandı ve çantasından bir kalem bir de kağıt çıkarıp bana verdi. Teşekkür edip kağıt ve kalemi elinden aldım. Önemli olan bilgileri kağıda geçirdim ve onu da cebime attım. Felix "Bu işlerle uğraşacağımıza derslerimize odaklansaydık filozof olmuştuk." dediğinde sessizce kıkırdadım. "Herkes oda seçti mi?" dedim. Herkes hayır dermişcesine bana baktı. "Jeongin, sen bugünlük salonda yatabilir misin?" dediğimde başını salladı. "Biz Han'la kardeşimin ve benim kaldığım ranzalı odada kalıcaz. Felix ve Hyunjin siz de annem gilin odasında kalcaksınız." dedim. Hyunjin bu durumdan hoşlanmış gibi sırıttı fakat aynısını Felix için söyleyemeyeceğim. Felix "Ben kabul etmiyorum, iki güne hamile kalırım." dediğinde Hyunjin bir kahkaha attı. Hyunjin çıkıp "Haklı, ben dayanamam. Siz Han'la orda yatın." dedi. "Ha-" diyemeden Han sözümü kesti ve "Olur." dedi. İkisine de hay ebenizi sikeyim bakışı attıktan sonra "Han ne diyorsa o." dedim ve mutfağa su içmeye gittim. Arkamdan Han geldi ve "Bu akşam hepimiz beraber dışarıda yiyelim mi?" dedi. Bu akşam yapamazdık, şu işe hazırlanmamız lazımdı. "Bu akşam olmaz." dediğimde yüzünü hafifçe büzdü. "O zaman hepimiz beraber akşam yemeği hazırlasak?" dedi. Aslında bana uygundu, ama mutfağın yaşamından şüphe ediyordum. Onu kıramadım ve "Benlik sıkıntı yok, diğerlerine de söyle." dediğimde yerinde zıplamaya başladı. Bana sarılıp yanağımı öptükten sonra teşekkür edip salona gitti. Donup kalmıştım fakat yanıyordum. Çok güzel bir histi. Herkes toplanmış gelmişti. "Jeongin'i de çağırın, boşta kalmasın çocuk." dedim. Felix öyle bir bağırdı ki şakasız yerimden sıçradım. "Felix senin ses tellerini sikeyim." dediğimde bir kahkaha attı. Jeongin geldi ve "Ne oldu?" diye sordu. Hyunjin "Sen de yapacaksın." dediğinde hafifçe gülümsemişti. Han "Eee, o zaman ne yapıyoruz?" diye sordu. "Et falan yazıyordu listede. Umarım almışsındır Hyunjin." dedim. "Aldım her şeyi." dedi. "O zaman ben eti ızgara yapayım, biri pirinç pilavı yapsın, biri tteokbokki (pirinç keki) yapsın, biri noodle'ları yapsın, biri de ete sos hazırlasın." dediğimde herkes başını salladı. Han tteokbokki yi hazırlayacaktı, Hyunjin ete sos yapacaktı, Felix pirinç pilavını yapıcak, Jeongin ise noodle'ları yapacaktı. Herkes işe koyuldu. İşe başlamadan önce "Lütfen mutfağın anasını ağlatmayın." diye tembihledim. Izgara ısınmıştı, yavaş yavaş üstüne etleri koymaya başladım. Et kızarırken soslar hallolmuştu. Hyunjin ellerini yıkarken bardağın içine su doldurup başımdan aşağı dökmeyi ihmal etmedi. "Şuan sövsem mi teşekkür mü etsem bilmiyorum. Yanıyordum ev çok sıcak ferahladım." Kıkırdadı ve Felix'e yardıma koyuldu. Jeongin yanlışlıkla elini ocağa soktuğu gibi bağırışı bir oldu. Hyunjin yanına gitti ve "Lan ocağa nasıl elini soktun mal?" diye sorunca gülmeye başladım. "Geliyorum, şuna sargı bezi ve krem getiricem." dedi. Noodle'lar kazasız belasız olmuştu fakat bu sefer elini halletmişti. Han sıcak pirinç hamuruna elini sokacakken "Han kendini yakmaya çok meyillisin heralde, daha yeni pişti hamur dur biraz. Durmak istemiyorsan şu çekmeceyi aç orda dövecek var, onunla ez ki hem hızlı kıvama gelsin hem de hızlı soğur." dedim. Dediğimi yaptı ve hamuru dövmeye başladı. Felix ordan "Şef Minho'dan tavsiyeler." dedi. "Ay teşekkürler browni hanım." dediğimde bana tersçe bir bakış attı. Gülmeye başladığımda "Şu kaşığı anlının ortasına yemek istemiyorsan etine bak, yakacan." dedi. Pirinç pilavı da hallolmuştu. Sadece etler ve tteokbokki kalmıştı. "Felix ve Hyunjin, masayı hazırlamaya başlayın az kaldı bitmesine." dediğimde ayaklandılar ve dedğimi yapmaya başladılar. Han ve ben işimizi bitirince hepsini masaya koyup sandalyelere oturduk. Hyunjin "İnşallah içine zehir eklemediniz." dedi ve yavaşça yemeye başladı. Etten alınca "İçine fare zehri koydum." dediğimde ayağa kalktı ve çubuğundaki eti bana yedirdi. "Ağla, beleşe yemek yedirdin bana." dediğimde boş çubuklardan birini bana fırlattı. Bu şekilde hem eğlendik hem de karnımızı doyurduk. Uzun zamandan sonra ilk defa bu kadar eğlenmiştim ve mutlu olmuştum.

always forever, minsung. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin