18

406 24 28
                                    

Yarın olmuştu bile. Okula gitmemiz lazımdı. Bunun için kalktım ve banyoya girip yüzümü buz gibi suyla yıkadım. Aynaya bir kaç saniye baktım ve yüzümü silip banyodan çıktım. Han'ı bir kaç kere dürttüm fakat uyanmadı. Kulağına fısıldadığım zaman yüzünü buruşturup uyandı. "Saat daha çok erken." diye mırıldandı. "Sana erken geliyor fakat saat geliyor." dediğimde istemiyormuş bir şekilde yataktan kalktı. Banyoya doğru gittiğinde üstümü değiştirdim. Hyunjin ve Felix çoktan uyanmıştı ve bir şeyler hazırlamışlardı. "Siz ne ara uyandınız?" diye sordum. Hyunjin "5'ten beri uyanığız biz. İyilik yapası gelmiş yanımdaki şahısın o yüzden kahvaltı hazırladık." dediğinde gülüp Felix'e baktım. "Vay be, Felix bey böyle bize kahvaltılar hazırlar mıydı?" dediğimde güldü ve "Boş yapma da otur şuraya, Han nerde?" diye sordu. "Banyoya girmişti, birazdan çıkar." dedim. Bir 10 dakika sonra Han geldi ve o da sandalyeye oturdu. Ben kahvaltımı bitirmiştim ve kalkıp egzersiz yapacaktım. Felix "Egzersiz yapacaksan burada yap, herkes görsün." dedi. "Lan mutfakta neden egzersiz yapayım garip herif?" dediğimde güldü ve "Herkes senin ne kadar güçlü olduğunu görsün. Zaten biz biliyoruz da bizden sonraki şahıs.." deyip kaşlarını havaya kaldırdı. "Siktir git." deyip salona gittim. Biraz egzersiz yaptıktan spnra geldiler ve "Hadi çıkalım." dediler. Kafamı sallayıp kapıya yöneldik.

Okula geldik ve sınıfa girdik. Kafamı sıraya koydum ve hocayı beklemeye başladım. Ordan bir anons sesi geldi. "Dikkat dikkat. Bütün öğrenciler konferans salonuna toplansın. Konuşma yapılacak." Üfledim ve "Kesin şu Seungmin'in ailesi açıklama yapacak." dedim. Yüzlerini buruşturdular ve hepimiz ayağa kalkıp konferans salonuna doğru gitmeye başladık. Konferans salonuna gittiğimizde 50 li yaşlarda bir adam ve 20-25 kişi vardı. Sanki mülteciler ne bu kalabalık. Diğer öğrenciler gelene kadar bekledik. Bütün herkes geldiğinde 50 li yaşlardaki adam (Seungmin'in babası olduğunu düşünüyorum.) mikrofona yaklaştı ve söze başladı. "Merhaba hepinize. Ben Seungmin'in babası. Biliyorsunuz ki yakın zamanda Seungmin öldürüldü. Ve öldürülen kişi burdan biri olabilir diye düşünüyoruz çünkü düşmanımız yoktu. Şüphelendiğiniz biri varsa lütfen söyleyin." dedi. Herkes boş boş adamın yüzüne baktı. Bir şey diyemiyorduk çünkü herkes birbirine güveniyordu. Bizim zorba olduğumuzu ama yeri geldikçe iyi birileri olduğumuzu bildikleri için şükür ki bizimle ilgili bir şey demediler. Adam büyükçe bir iç çekti ve yüzündeki ifade birden agresifleşti. "Eğer bir şey demezseniz cidden sizin için iyi olmuyacak." dedi. Arada gülenler ve dedikodu yapanların sesi yankılandı. Ben hala arkama yaslanmış adamın yüzüne bakıyordum. Boğazını temizledi ve kısık bir sesle "Bunu siz istediniz." dedi. Silah patladı ve öndeki bir çocuğu vurdular. Herkes çığlık atmıştı ve kaçmaya çalışmışlardı. Herkes ayaklandığı için insanları öldürmeye başlamışlardı. "Siktir, Felix ve Hyunjin kaçın. Ben Han'ı alıyorum." diye bağırdım. Han'ın elinden tuttum ve kapıya yöneldim. Bir adam bize sıkınca direkt çekildim ve bir kaç yumrukla onu yere serdim. Elindeki silahı aldım ve koşmaya başladım. Han'ı bir dolaba soktum. "Minho, lütfen gitme. Sana bir şey olucak." diye yalvarsa da şuan onu dinleyemezdim. Onu dolaba kitledim ve yavaşça konferans salonuna doğru gittim. Neredeyse 100 kişi ölmüştü... Kimse var mı diye kontrole girdim. Herkes gitmişti. Silah sesleri hala vardı ve ben sesi dinleyerek yakınlaşıyordum. Sonra bir tane adamın Hyunjin'in boğazından sıktığını, diğerinin de Felix'i dövdüğünü görünce direkt onları vurdum. Hyunjin iyiydi fakat Felix dövülmenin verdiği yorgunluktaydı. "İyiyim, bir sıkıntım yok. İki yumrukla ölmem." dediğinde derince bir iç çektim. Ayağa kalktı ve "Han nerde?" diye sordu. "Bir dolaba kitledim. Şuan dışarı çıkamaz." dedim. Adamların elindeki silahları alıp bizimkilere verdim ve yola devam ettik. Kimseyi göremiyorduk sadece yerlerde ölmüş insanların cesetleri vardı. Han'ın olduğu yere tıklattım. Ses gelmeyince korkuyla iç çektim ve dolabı açtım. Oturmuş orda ağlıyordu. Onu kucağıma alıp ayağa kaldırdım ve sıkıca sarıldım. "Tamam geçti.." diye avutmaya başladım ama hala korkudan ağlıyordu. Bir silah sesi patladı ve Hyunjin vuruldu. Hayır... Bu olamazdı. Felix Hyunjin yere düştüğü gibi yere kendini attı. Han'ı arkama aldım ve elimdeki silahı ona doğrulttum. "Sakın yaklaşma.." dedim. Adam daha fazla yaklaştığında tetiği çektim fakat.. Hayır. Mermi bitmişti. "Burda bitti." dedi ve tetiği çekti. Gözlerimi kapattım fakat kurşun bana gelmemişti. Önüme Han atlamıştı... "Hayır." diye bağırdım ve Han'ı kucakladım. Kısık gözleriyle bana bakıyordu. "Han gözlerini kapatma nolur." diye yalvarmaya başladım. Gözlerini kapattı ve kısık sesiyle "Seni seviyorum." dedi. "Hayır." diye bir daha bağırdım. Ve yine ağlıyordum. "Sen öldün." diye fısıldadım. Felix'i de vurdu ve sıra bendeydi. "Buraya kadarmış. Görüşürüz." diyerek beni vurdu. Gözlerimi kapatmadan önce patronun o adamı vurmasını gördüm.

always forever, minsung. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin