Hatırlatma
Bu sefer bileğimi daha sert sıkıp beni kendine çekmişti. Şimdi onun göğsüne başımı koymuş bir şekilde duruyordum. İttirmeye çalıştıkça daha sert sıkıyordu bileğimi.
Çağrı: Benden uzak kalamayacaksın Zeynep. Ne yaparsan yap. Kendi isteğinle kollarımda biteceksin.
Zeynep: Biliyor musun ölsen umursamam şimdi bırak beni!
Ben sinirimden kudurmuş bir biçimde burnumdan soluyorken o sadece gülüyordu ve bu benim sinirimi daha da bozuyordu. Beni bırakıp karşısına geçmemi, eğilerek boyumuzun eşitlenmesini sağlamıştı.
Çağrı: Emin misin?
Sosyopatın tekiydi bu çocuk. En son görüştüğümüzde böyle değildi. Bir yılda nasıl değişmişti?
Zeynep: O kadar eminim ki sen bile inanamazsın.
Alayla gülmeye başlamıştı. Bazen korkutucu olabiliyordu, kabul ediyorum fakat bu kadar değiştiğini asla tahmin edemezdim.
Hemen karşısından çekilip hızla yukarı kata çıkmaya başladım. Ondan daha önemli işlerim vardı. Gerçekten umurumda olan işlerim. Mesela ders başlayacaktı ve bende müdürün yanına gitmeliydim.
Kapıyı tıklatmamla içeri girmemi söyleyen bir ses bir olmuştu. Kapıyı açtım ve karşımda ki müdüre baktım. Okulun dolandırılmasıyla beraber yeni bir müdür okulda işe başlamıştı. Çok yaşlı değildi. Tahminen otuz beş yaşlarında bir adamdı.
Zeynep: Beni çağırmıştınız efendim.
Cüneyt: Ah evet. Sen yeni öğrencimiz olmalısın.
Okulun ders programının sınıf kapısında yazılı olduğunu, tüm kitaplarımızın dolaplarımızda duracağını, istersek defterlerimizi alabileceğimizi söyleyip birde eski müdür ve okul adına özür dilemişti. Son olarak sınıfımın nerede olduğunu ve öğretmenin geç kaldığım için sorun çıkarmayacağını, yeni öğrenci olup burada olduğumu bildiğini söylemişti.
Cüneyt: Anlaşıldı sanırım?
Zeynep: Evet efendim, iyi günler.
Normalde bu kadar nazik değilimdir fakat konu büyükler olunca bir zamanlar İsmi gereksiz sayesinde nasıl konuşulacağını biliyordum.
Kapıdan dışarı çıkarken müdür bana gülümsedi ve dolap numaramı söyledi. Hızla sınıfa doğru ilerliyordum çünkü çoktan geç kalmış olabilirdim bile. Merdivenleri inmeye başladım. Sınıfımın olduğu kat en üst katın bir altındaydı. Eteğim koşarken havalandığı için bir yandan koşar adımlarla ilerliyor bir yandan da ellerimle eteğimi tutuyordum.
10/C yazılı küçük demir parçasını görünce gülümsedim ve üstümü başımı düzeltmeye başladım. Ardından kapıyı tıklattım. İçeriden gelen "Gel" kelimesiyle kapıyı açtım. İçeri girdiğimde tüm sınıfın beni izlediğini hissedebiliyordum. Bu çokta zor değildi gerçi.
Lana: Sen yeni öğrencimiz olmalısın. Neydi adın Zeylin?
"Zeynep efendim" diyerek cevap verdim. Zeylin neydi Allah aşkına? Zeynep diyemiyordu da Zeylin mi diyordu? Zaten aksanı da çok değişikti. Türk olmadığına emindim. Zaten ilk ders İngilizceydi bu hoca da İngiliz veya başka bir ırktan gelmiş olmalıydı
Lana: Zeynap, evet unutmuşum. Kendini tanıtmak ister misin Zeynap?
Zeynap ne? Allah'ım nereye düştüm ben!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝓒𝓘𝓝𝓐𝓨𝓔𝓣// ZeyÇağ//
Fanfictionİki ayrı hayat, iki ayrı nefret ve bir ceset. - Vefa'ya ne yaptın Çağrı? +Ne o sevgilin için mi endişeleniyorsun? - Aşkımı nefrete dönüştürdükten sonra bir sevgilim olabileceğini mi düşünüyorsun?