Hatırlatma
"Görüşürüz..." Hiçbir şey demeden mahcup bir şekilde yüzüme bile bakamadan başını eğerek hızla geçti yanımızdan ve kısa süre içinde gözden kayboldu.
Sanırım bu sefer gerçekten çok ağır konuşmuştum...
--
O bizi arkasında bırakıp çıkmışken Vefa sadece bana bakıyordu. "Çağrı'ya ne oldu?" Hiçbir şey demeden bende ardından çıktım. Vefa'yı arkamda öylece bırakmış olmam ya da herhangi başka bir şey umurumda değildi. O an onu düşünüyordum. Onu kırmıştım.
"Çağrı!" Neredeyse koşarak dışarı çıkmıştım ancak ortalarda görünmüyordu. "Neredesin?". Birden nereye kaybolmuştu?
"Zeyno..." Arkamdan gelen ses Vefa'nın sesiydi. Hızla arkamı dönüp ona cevap verecekken benden erken davranmıştı. "Bana dürüst ol. Ben gelmeden önce içeride ne yaşadınız?" Bir şey demeden hızla ona doğru ilerleyip sarıldım. Gözlerimden akan yaşlar onun gömleğini ıslatmıştı.
"Yine kafanı mı karıştırıyor?". Yine yapıyordu. Evet, yine kafamı karıştırıyordu. "Daha geleli kaç gün oldu Vefa? Söyle bana."
Sessizce saçlarımı okşayıp öpücük kondurmuştu. Güvende hissediyordum. Nedenini bilmiyordum ancak sadece onlarla ve Çağrı'nın yanındayken güvende hissediyordum...
Çağrı KOÇAK
Boş sınıfın duvarlarına bakıp duruyordum. Hayattaysam tek nedeni oydu. O benim herkesimdi. Ben onun için ölmeyi bile göze alırdım. Çünkü o oydu. Başka kimse değildi. O oydu ve o kendiyken bile benim herkesimdi.
Başaramazdım. Onsuzken yaşamayı başaramazdım. Gözlerim mi dolmuştu? Neden? Lanet gözyaşlarına sahip çıkamıyordum. Başkası olsa küfürler savurup tüm nefretimi kusardım. Onunlayken neden ağlamaya başlıyordum?
İçeri giren Hazal ile duruşumu düzelttim. "Çağrı?" Başımı eğip öylece durdum. Bu halimi görmesini istemiyordum. Bana aşık mıydı değil miydi belli değildi. Yine de herhangi birine bu halde görünmek istemiyordum.
"Efendim?" Yüzünü buruşturup yanıma geldi ve yanımda ki boşluğu doldurdu. "Sen... İyi misin?"
Hiçbir şey demeden başımı salladım. Ancak çok yakındı ve gözlerim kızarık olduğu için ağladığım gayet net görünüyordu. "Sen ağladın mı?". Bir şey demem izin vermeden çenemi tutarak başımı hizaladığında gözlerime bakıyordu.
"Ne oldu?" Gözlerimi direkt gözlerine dikerek çenemi elleri arasından kurtardım. "Sanane?" Bana öyle dostça bakıyordu ki. "Sen aşıksın." Kaşlarımı çatarak ona sertçe bakıyordum. "Sana mı?" Başını sağa sola salladığında içim rahatlamıştı. Ona aşık olduğumu sanması çok komik olurdu çünkü. "Ona."
"Kime?" dedim. "Zeynep'e. Ona nasıl baktığını herkes görüyor. Her yanında olduğunda mutlu oluşun. Şuan bile onun için ağlıyorsun. Ne oldu sana sert çocuk? Aşık olunca kitabın mı şaştı?". Elimle sertçe sırayı iterek dışarı çıktım. "Unut onu. Öyle bir şey yok!" dedim sinirle. "Gittikçe daha çok kapılıyorsun ona Çağrı. Her dakika, her saniye. Onun için varsın sen. Sana bir dost tavsiyesi. Başkası almadan onu kendine çekmelisin. Çünkü aşk bu. İnsan kime aşık olacağını seçemiyor. Geç davranırsan benim gibi onun en yakın arkadaşınla olan mutluluğunu izlersin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝓒𝓘𝓝𝓐𝓨𝓔𝓣// ZeyÇağ//
Fanfictionİki ayrı hayat, iki ayrı nefret ve bir ceset. - Vefa'ya ne yaptın Çağrı? +Ne o sevgilin için mi endişeleniyorsun? - Aşkımı nefrete dönüştürdükten sonra bir sevgilim olabileceğini mi düşünüyorsun?